"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güvenin inşası doğrulukla başlar

Büşra Nur Özdemir
04 Şubat 2025, Salı
Güven, toplumların sosyal dokusunu ayakta tutan temel değerlerden birisi olmasına rağmen, modern çağda ciddi bir krizle karşı karşıyadır.

Teknolojik ilerlemeler, küreselleşme, bireyselleşme, egoizm, bilgi kirliliği ve hızlı değişim gibi faktörler, güvenin zedelenmesine ve insan ilişkilerinde önemli boşlukların oluşmasına yol açmıştır. Güven krizinin neticesinde ise korkular, şüpheler, insan ilişkilerinde zayıflama ve toplumda parçalanma gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yeme, içme, barınma gibi fizyolojik ihtiyaçlardan sonra gelen en önemli ihtiyaç, fertlerin kendini güvende hissetme arzusudur.

Ülkemizde yaşadığımız en temel problem haline gelen güven sorunu, her alanda karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik güvenliğin en dipte olması, dışarıdan aldığımız ürünlerin sahte çıkma ihtimali, sağlık sektörüne başvurduğumuzda aklımıza gelen bebek katilleri, oturduğumuz evlerin muhtemel bir durum karşısında dayanıklılığından endişemiz, bir tatile giderken bile kalacağımız yerin ne kadar emniyetli olduğu…

Bütün bunlar önemli bir diyaloğu akla getirir: “Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?

Cevap: Doğruluk. Sual: Daha? Cevap: Yalan söylememek. Sual: Sonra? Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.”1

Peygamber Efendimizi ihtiyarlatan “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”2 ayeti yalnızca ibadetlerde değil, hayatın her alanında dürüst, adaletli ve Allah’ın razı olduğu şekilde yaşama sorumluluğunu ifade eder. Bu sorumluluğu öyle derinden hissetmiş ki, aşırılıklara sapmadan ihlasla, samimiyetle, ciddiyetle bu vazifeyi hayatı boyunca hassasiyetle yerine getirmiştir. Bizans İmparatoru Heraklius’u İslam’a davet ettiğinde o da Ebu Sufyan’a, Hz. Peygamber’in yalan söyleyip söylemediğini sormuş ve Ebu Sufyan: “O’nun hiç yalan söylediğine şahit olmadık.” demiştir. Bu söylem üzerine Heraklius: “İnsanlara yalan söylemeyen bir kişi, Allah’a asla yalan söylemez.”3 demiştir. Peygamberlik gelmeden düşmanları tarafından dahi “Muhammedü’l-Emin” lâkabıyla anılması doğruluk ve güvenilirlikte zirvede olduğunu gösterir. Bu yüzden insanlar arasında barış ve güvenin nasıl tesis edilebileceği konusunda bizim için büyük bir ilham kaynağı ve rehberdir.

Doğruluktan daha yüksek ve derin sıdk hakikati ise, kişinin kalbi, dili ve davranışları arasındaki tam bir uyumu ifade eder. Yalnızca zahirî bir doğruluk olmayıp kalpteki samimiyeti de içerir. Doğruluk sıdk ile bir erdem olmaktan çıkar ve hayat tarzı haline gelir. Bütün hayatı boyunca bunu muhafaza edebilmeye de istikamet denir.

“En büyük keramet, istikamettir.” sözü, doğruluğun ve istikametin manevî zevklerden ve olağanüstü hâllerden de üstün olduğunu ifade eder. Çünkü istikamet, insanın hayatında sürekli ve istikrarlı bir şekilde Allah’a yönelmesi ve O’nun emirlerine uygun yaşamasıdır.

“Sıdk ve doğruluk İslamiyet’in hayatı ve cemiyetin rabıtasıdır.” ifadesi ise, doğruluğun toplumun bağlarını kuvvetlendiren bir unsur olduğunu söyler. O hâlde adalet ve huzur da ancak doğrulukla temin edilir. İslamiyet doğruluk üzerine bina edilmiştir diyen Bediüzzaman, doğruluğun zedelenmesiyle dinî ve ahlâkî yapıların çökmeye başlayacağını hatırlatır. Yaşadığımız zamandaki güven probleminin menbaını izah eder.

Doğru olmak her zaman kolay değildir. Özellikle çıkar çatışmalarının olduğu durumlarda veya kişinin zarar görebileceği bir ortamda doğruyu söylemek ve yapmak cesaret ister. Ancak bu cesaret, insanın ahlâkî olgunluğunun bir göstergesidir. “Kişinin sıdkı, onun mürüvveti (olgunluğu) ölçüsündedir” sözüyle, Hz. Ali durumu özetler ve hayatında dahi birçok nümuneleri tezahür eder.

Velhasıl-ı kelâm, doğruluk İslâmiyette en temel sıfat olduğu gibi hemen hemen her kültürde doğruluk ahlâkın temel ilkelerinden biri olarak görülmüştür. Girdiğimiz, çıktığımız karşılaştığımız her alanda ve her an tercihlerimiz doğruluktan yana olursa kaybediyor gibi görünsek de kazanıyoruz demektir. Ferdî ve toplumsal hayat için vazgeçilmez değer olan doğruluk insanlar arası güveni tesis eder, huzurlu yaşamanın kapılarını açar. Ahlâkî ve manevî sorumluluk olan doğruluk, daha iyi bir gelecek demektir. O hâlde helâket ve felâket asrının âlimini dinleyelim. “Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’l-vüska, sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur.”4

Dipnotlar:

1- ESDE, Münazarat, s. 201.

2- Hud Suresi: 112.

3- Buharî, İman, 37; Müslim, Cihad, 73.

4- ESDE,  Hutbe-i Şamiye, s. 252.

Okunma Sayısı: 209
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı