Başlı başına bir âlem, bir hilkat şaheseri yavrularımız.
Ruhlar âleminden yola çıkıp, anne karnında izn-i İlâhî ile teşekkül ettikten sonra, âlemi teşrif eden bir âlem…
Ruh programı levh-i ezelîde belirlendiği gibi; dünya ile olan teması, ilk eğitimi erken yaşta başlıyor.
Said Nursî, yıllar önce, kendi üzerinden örnek vererek şahsiyet gelişiminin bir yaşından itibaren başladığını söylüyor.1 Bugün, bilim onu doğruluyor; hatta bunun, yani ilk eğitimin anne karnında başladığını söyleyenler bile var.
Batılı bir eğitimci, “Çocuk eğitimine kaç yaşında başlamalı?” sorusuna; “Çocuğunuz kaç yaşında?” der. “Bir yaşında” cevabını alınca da “Bir yıl geç kalmışsınız dostum” cevabını verir.
Çocuğa ihsan edilen bunca duygu, bunca hasse, bunca cihazâtın doğru sevk ve idaresi kendisine verilecek eğitimle, onu hayata nakış nakış hazırlamakla olur. Bunun da ilk muhatabı ebeveyn, yani anne baba.
İşin burasında, annenin, çocuk eğitimdeki rolü tartışılamayacak kadar büyük.
Bir defa, anne baba, yolun başındayken dikkat etmeli; ilk nutfenin besmele ile rahm-ı madere intikalini önemsemelidirler. Çünkü: “Bismillah her hayrın başıdır.”2
Besmeleyle içilen suyun bile olumlu tepki verdiği, harikulâde şekillere girdiği tespit edilmiştir.
Anne, karnındaki çocuğa “A B C” yi öğretecek değil ya!
O eğitimi anne, yaşayışıyla, hâl ve gidişatıyla, davranışıyla verecektir yavrusuna.
Alkollü içki ve sigara kullanan anne ile kullanmayan anne; stresli anne ile stressiz anne; aldığı gıdalara dikkat eden anne ile dikkat etmeyen anne; zikirle, şükürle, hamdle hayatını hayatlandıran anne ile bunlardan uzak bir annenin dünyaya getireceği çocukta belirgin farkların ortaya çıkması sürpriz olmasa gerek.
Önce parmağını, sonra da annesini emen çocuk helâl süte muhtaçtır. Anne sütü, en besleyici gıda, en koruyucu antibiyotik olmanın yanında; sinedeki sıcaklık, vücuttaki ihtizaz anne-çocuk arasında mükemmel bir rabıta, bir harika bağlantı.
Peygamber Efendimiz (asm), “Çocuğunuza önce ‘Lâ ilâhe illallah’ cümlesini öğretiniz”3 buyurmaktadır.
İşte, bunun içindir ki annenin, dudağını bağrına bastığı yavrusunun yaklaştırıp, ılık nefesiyle, “Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah” diye kulağına fısıldaması ne büyük bir haz verir hem kendine hem ona; bu tehliller, iz bırakır yavrucağın ruhuna.
Bir çocuk, büyüklerin duygu ve düşünce seviyesinde olmasa bile, kendi idrak ölçüleri çerçevesinde her şeyi görür, duyar, düşünür; tıpkı bir tohum gibi, ruhuna ve hafızasına ekilen şey vakti geldiğinde çiçek açar, meyve verir.
Çocuğun fizikî gelişiminde gıdanın rolü ne ise; fikrî gelişiminin ve şahsiyetinin inşasında da sevginin, ilginin rolü odur.
Demek, temel, sağlam gerek!
Ahir kelâm:
Gönüller Sultanı (asm), “Çocuklarınızı çok öpün zira her öpücük için size Cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beş yüz yıllık mesafe mevcuttur. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar”4 diyor.
Dipnotlar:
1 Said Nursî, Lem’alar, s. 202., 2 Said Nursî, Sözler, s. 5. , 3 Ebu Dâvut, Salât, 25 (Nurların Işığında Namaz, 33), 4 Prof. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, 1: 374.