"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hasretin gözyaşları

Ali HAKKOYMAZ
19 Ekim 2024, Cumartesi
“Bunca varlık var iken; gitmez gönül darlığı.” denilen; bu zamanlar mı Bilgin Abi?

Her şeyin bu kadar “hızlı” değişeceği hayalimize gelir miydi? 

Kara trenlerin, mektupların, kağnıların, taş değirmenlerin, kar kuyularından su çektiğimiz günlerin hasreti hep içimde…

“Mektubuma başlarken...” diye başlayan mektuplar vardı; öldü. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülürdü. Birden değişti dünya. 

“Şimdiki medeniyet” pek işe yaramadı. Mektupların yerini elektronik postalar aldı. 

Ruh gitti. Madde denilen çağın tam ortasına düştük. Yaralarımız azdı; azalmadı. 

“Hep bana, hep bana…” şarkıları söyledik, söylüyoruz. Bunun adı: Ego, enaniyet, benlik, kıskançlık, cimrilik... ne derseniz deyin.

Dünya “insanlık” imtihanında... Ya geçeceğiz ya kalacağız... Gidişat hayra alâmet değil... Patır patır dökülüyoruz. Üstelik çok yorulduk. 

Uçaklar, trenler, internetle hayat kolaylaşır sandık. Çok da öyle olmadı. Binalar gökyüzüne yükseldi; ufkumuz kapandı. Yollar “yolda” kaldı.

“Şimdiki medeniyet” çiğ, çirkin, bulaşık bir sûret... Ortalık toz duman... Hâlimiz pek yaman... Buralara geldik nihayet...

Aman Allah’ım aman!

Bu kadar bina diktik. Vakit alır diye kitap bile okumadık! Hay Allah... Hep aynı yerlere geldik.

Çocuklara hep sorar büyükler. Bana da sordulardı: “Büyüyünce ne olacaksın?” Şimdiki aklım olsaydı: “Çocuk olacağım.” derdim, herhalde! 

*

Oku Selim Ali oku da şiirin penceresinden seyre dalalım o günleri. Böyle; hasretin, hatıraların, iç çekişlerin, iç geçirişlerin içine düşüyorsam Selim Ali anla beni. 

GELMEZ O GÜNLER

Kuyulardan su çektik.

Urgana bağlı aşırmalar ellerimizde…

Döve döve suları…

Çeri çöpü ayrılsın diye…

Ne sırlı günlerdi, hey!

Bakır güğümler düşürürdü kollarımızı.

Kamyonun arkasında gelirdi babalarımız…

Ve atlı arabalarımız vardı.

Ama iğde kokuları…

Kaplardı bağ yollarını.

Serçeler aralarında incecik…

Cik cik hafif zamanlar, hey!

Hey, gitti gelmez günler, hey!

Dedemin karpuzları…

Babaannemin patlıcan güveçleri…

Yalnayak dünyayı arşınlayan biz miydik?

Bir gökyüzüsü vardı çocukluğumun.

Buz gibi çeşme suları…

Paramız da yoktu ama iyiydik.

Neydik ne olduk!

Şimdi beton ve asfalta gömüldük.

Ölmeden mezara koydular bizi.

Aç bıraktılar bizi; kendileri de doymadı.

Bu medeniyet bize uymadı vesselâm.

Okunma Sayısı: 308
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı