Bugün arkadaşlarla hayatı ve ölümü konuştuk.
İkisine de ne kadar yabanî olduğumuzu…
İkisi ikiz mi acaba Bilgin Abi?
Çok zaman ayıramadığım bundan mı?
Öylesine ölüme gidiyor ki hayatlar… Bugün; birdenbire dün oluyor.
Düne ve yarına gidebilir misin Selim Ali?
Bir bilet al, deseler; hangisine alırsın. Bana sorarsan ben hep ‘şimdi’ye alırım. Öteki yönlere giden bir vasıta varsa söyle de ben de bileyim.
Bugün efkârlıyım ve çok da konuşacak mecâlim yok. Geçen sene günlüğüme bu şiiri düşmüşüm. Bugün koca bir ömrün nasıl savrulduğunu görelim.
Vurgusuna, tonlamasına dikkat ede ede oku da dinleyelim şu şiiri Selim Ali!
YAŞ ALTMIŞ BEŞ
Yolun yarısını geçeli…
Çok oldu Cahit!
Yorgunluklarım buna şahit…
Sofralar kurulur kalkardı.
Dünyayı yutardı iştahımız.
Çayın, kahvenin kokusu vardı.
O çaylar yok…
O dostluklar da…
O fakirlik hattâ…
Rüya desen değil…
Gerçek desen acı…
Zamanlar zamanların ilacı…
Bir lokma bir hırka…
Yakama yapışık fukaralık…
Hayat dediğin ânlık…
Sonra aklımıza danıştık.
Kalp, kafesinde sindi.
Meşakkat sırtımıza bindi.
Ne vardı ha uzun hesaplarda?
Hiçbiri tutmadı.
Kaygılar uyutmadı.
Yaş, büyüdü gitti.
Dünya küçüldü birden.
Aynalarda başka bir adam!
Hayat bitmez sanırdım.
Uyur uyanırdım her şey yerinde…
Bütün çaylar deminde…
Altmış beşe erdim iyi mi!
De ki ne oldu ne bitti?!
Hayat kayıp gitti elimden.