Nur Talebelerinin aralarında ihtilâflı ettikleri tek mevzu, Risale-i Nur’un Kur’ânî ve Nebevî “içtimaî, siyasî” ölçü, prensip ve stratejilerini farklı yorumlamaktır.
Ne iman esasları, ne İslâm şartları, ibadetler, ne ahlâk, ne ukubat meselelerinde herhangi bir ihtilâf ve tartışma söz konusu değildir. Hizmet tarzı, usûlü, uslûbu ise, meslek değil, meşrep meselesidir. O da, “Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; herkes bir meşrepte olmaz. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir.”1 tavsiyesiyle aşılmıştır. Herkes kendi meşrebine göre hizmetine devam ediyor.
İşte, ihtilâf edilen siyaset mevzuunda Bediüzzaman, ısrarla ve vurgulayarak Nur Talebelerini sıklıkla ikaz eder:
“Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihat etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin. “2
Ne var ki, özellikle seçim zamanlarında siyasî savrulmalar ve buna bağlı olarak tartışmalar da alevlenir. Kimi, “varis ağabeyler” Risale-i Nur’u daha iyi anlar derken; içtimaî-siyasî tercihlerde onların referans alınmasını ister.
Acaba, Risale-i Nur’da “varis ağabeylerin” fert olarak konum ve makamları nedir; hangi hususlarda referans alınmalıdırlar? Önce, meseleye bakış zaviyemizi birkaç maddede netleştirelim; ardından da bu suallerin cevaplarını bulmaya çalışalım:
- Birincisi: Hiç şüphesiz samimî ehl-i himmet ve ehl-i hizmet olarak hepimizin derdi, Risale-i Nur’u “anlayarak ve kabul ederek okumak”, özümsemek, benimsemektir.
- İkincisi: İslâmiyet ve Peygamber Efendimizin (asm) hayatı hakkında herşey şeffaftır. Nur Hareketi de böyledir. Üstad’ın özel hayatı bile göz önündedir, gizli hiçbir yönü yoktur. Gayet şeffaftır ve hiçbir şey saklanmamıştır.
Dolayısıyla, ağabeylerimizi “Risale-i Nur mihengine vurmamız” şeffaflığın ve hakperestliğin bir gereğidir. Mihenge vurmamız, bu çerçevede mütalâa edilmeli. Ve ayn-ı zamanda da, yanlış anlaşılmaları ve sapmaları önlemek için, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin “Emr-i bil-ma’ruf, nehy-i an’il-münker” emrini yerine getirmektir.
- Üçüncüsü: Nur Hareketinin Yeni Asya ekolü, günlük siyaset yapmaz, “dahili ve harici cereyanlara” dayanmaz. Doğrudan doğruya iman cereyanı, Risale-i Nur, cereyanındadır.
- Dördüncüsü: Nur Talebeleri yeni, farklı, değişik bir içtimaî, siyasî ölçü, strateji, sistem geliştiremez. Bediüzzaman’ın Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyeye dayanarak ortaya koyduğu ölçü, prensip ve stratejileri “anlayarak ve kabul ederek” okumaktır, anlatmaktır, tebliğdir.
Dipnotlar: Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 181.
Risale-i Nur’un İçtimai ve Siyasi Meslek ve Meşrebi
Konuşmacı: Yeni Asya Gazetesi İlahiyatçı Yazarı Ali FERŞADOĞLU