Bazı “dindar siyasalcı” yazarlar, “İslâmî Hareket, yetmiş yılda kazandığı mevzilerini neredeyse yetmiş haftada kaybetmiş görünmektedir” diye yazmaya başladılar.
Evet, sıkıntı bu anlayıştan, 80-90 yıllık kayıplar da bu zihniyetten kaynaklandı. Zîrâ, Kur’ân ve Sünnet’e göre, her şey “devlete” değil, “inanca, yâni temel meselelere, imâna, ibâdete, ahlâka, eğitim ve terbiyeye” adanmalıdır.
“Devlete” ve dolayısıyla, siyasete adanan himmetler, enerjiler, gayretler, boşa gider. Zîrâ, erzak ve cephane, moral, alt yapı, eğitim ve destek olmadan; üstelik onların sahasında savaşa girmek, akıllı bir strateji değildir. Hele “siyaset ve devlet” anlayışını birinci plâna almak hiç akıllılık değildir. Zîrâ, bu zamanın hastalığı, “Devlet ve siyasetsizlik” değil, “inançsızlık, zaafı ve bilgisizlik, eğitimsizlik hastalığıdır.”
2. Abdülhamid devri ile kıyasladığımızda, “Devlet var, şeriat hâkim, padişah deha derecesinde zeki, dirayetli ve İslâm birliği için çalışıyor, sistem kanunlar şer’î.” Fakat çok dayanamamış ve Osmanlı da az zaman sonra yıkılmaktan kurtulamamış. Çünkü, temel sarsılmış, kökler çürümüş.
Eksik olan, “Asrın idrâkine ve gelişmelerine” göre, ferdlerin, “iman, ibadet, ahlâk, ukubat” hakikatleriyle eğitilip terbiye edilememeleri ve yetiştirilememesiydi. İşte, son 50 yıldır “dindar siyasalcıların” herşeyi devlete, siyasete endekslemeleri ve sonunda gelen büyük yıkım bunun çok çarpıcı sonucudur.
Zira, iktidar olmak önemli değil, muktedir olmak önemlidir. Siyaset ve iktidar için harcanan enerji, beyin, himmet ve gayretler, “muktedir” olmak için harcanırsa, iktidar da gelir. Aksi halde, iktidar da, muktedirlik de gider.
Sebebi açık: Siyaset, inişli-çıkışlı, kavgalı-dövüşlü, tarafgirli, hissî, çekişmelidir. Siyaset, birleştirici değil, kutuplaştırıcıdır. Üstelik, bu zamanda, insanları ifsat eden cereyanlar var. İlim, fen ve felsefe ile gelen bu cereyan ve hücûmlara karşı, “siyasetin, devletin” hangi prensip ve düsturu ile mukabele edebileceksiniz?
Meselâ, ateizmi, ahlâksızlığı, dinsizliği, “deccalizmi”, siyasetin hangi prensipleriyle çürüteceksiniz? Siyasetin boş, nahoş sloganlarıyla mı? Yoksa Kur’ân’ın ter ü tâze prensipleriyle mi?
Demek ki, evvelâ, ilim, iman, buna bağlı olarak hürriyet, ibadet, ahlâk lâzımdır ve ihya edilmelidir. Devleti, iktidarı ayakta tutan olmazsa olmaz unsurlar da bunlardır.
Yoksa, Süfyanizmin kurguladığı bir siyaset ortamında iktidar olsanız, onlara hizmet edersiniz. Tıpkı günümüzde görüldüğü gibi.