“Bir arkadaşımız ‘Diyanet, millete en az 25 dakika erken sahur yaptırıyor’ diyor ve Muhyiddin-i Arabiyi referans gösteriyor. İddiası doğru mu?” diye soruyor.
Her Ramazan ve bayramlarda buna benzer iddialar ortaya atılır. Öncelikle söyleyeceğimiz şey şudur: Bu iddiada bulunan, sahur dışında beş vakit ve iftar, bayram, vesair vakitleri Muhyiddin-i Arabi’ye mi, yoksa takvime mi ayarlıyor?
Namaz vakitleri, iftar güneşe, Ramazan başlangıcı aya göre belirlenir. Ay ve güneş tutulmaları, yörüngelerdeki özel bazı şartların sağlanması sonucu meydana gelir. Bu özel şartlar astronomideki inanılmaz ilerlemeler neticesinde önceden çok hassas bir şekilde hesap edilmektedir. İslam âlimleri, astronomi, “İlm-i Hey’et, İlm-i Felek” sahasında “Vakti muayyen (belli vakit) olan ibadetler”deki çalışmaları ileri boyutlarda. Her ayın başında Ay, Dünya, Güneş aynı hizaya gelirler. Buna astronomide kavuşum (içtima) deniyor. Aynı hizaya geldiği an, milletlerarası standartlarda yeni ay başlangıcı kabul edilir. Ayrıca, namaz vakitlerini hesaplarken enlem, boylam, arazi yayılımı gibi milletlerarası standartta astronomik değerler dikkate alınmazsa hesaplamalar yanlış çıkar. Namaz vakitleri için kürevî trigonometri formülleri kullanılır. Bugünkü takvimler; imsak, hilalin görünüşü, bayram ve namaz vakitlerde milletlerarası standarttaki formülleri hem Diyanet hem de milletlerarası astronomi otoritelerince kullanılan formüllerdir.
Bediüzzaman’a Ramazan hilali, bayram vakti sorulduğunda, “takvimi” göstermesinin sebebi bu. O, Hicrî takvimi kullanırdı. Diyanet’te çalışan Mustafa Acet ayarlardı. “Ramazan ayında Arabistan’da ay görüldüğü haberi gelirdi. ‘Bu meselede Üstad nasıl davranırdı?’ demiştim. Tahiri Ağabey, “Onun duvarda asılı köstekli bir saati, yanında bir de takvimi vardı. Saate ve takvime bakar, namaza dururdu. Ramazansa yine o takvime bakar, imsak ve iftar yapardı. Bayramsa yine o takvime göre bayram ederdi. Bulunduğu memleketin takviminde yer alan imsakiyeye uyardı, dedi.” (İhsan Atasoy, Kulluğu içinde Bir Sultan: Tahirî Mutlu)
Bayram Yüksel ağabey de bu husustaki tavrını şöyle anlatır: “Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi, Türkiye takvimine göre amel ederdi. Yeni yazı takvimden hatt-ı Kur’âniyeye çevirttirir, onu başucuna astırırdı. Şimdi olduğu gibi o zaman da Ramazan’da bazen bir gün evvel oruç tutanlar, bayram edenler olurdu. Üstadımıza söylerdik. O hiç ehemmiyet vermezdi. Hattâ birgün Tahirî Ağabey, ‘Bugün Arabistan’da bayram’ dediğinde Üstad, takvimi göstererek; ‘Kardeşim ben Türkiye’ye göre amel ediyorum’ diye cevap verdi.”