Serçe parmağımızın ucu büyüklüğünde olan şeffaf cam bir misket maddidir ve sonludur. 6-8 trilyon samanyolu galaksisinden teşekkül ettirilen kainat da maddidir ve sonludur.
Samanyolu galaksimiz kainata göre bir toz bile olamazken, parmaklarımız arasında oynattığımız şeffaf cam misketin büyüklüğü ne olabilir ki!
Peki, biz şeffaf cam misketin neresindeyiz? Hiçbir yerinde! Ama, ilmimiz, irademiz, kudretimiz ve sair sıfatlarımızla her yerinde hazır ve nazırız!
Şu halde, sonlu kainat ile Allah’ın sonsuzluğu kıyaslama bile yapılamaz!
Sonsuz isim ve sıfatlar sahibi olan Allah’ın yanında bir toz bile olamayan kainatın (zaman ve kanın) neresinde olabilir ki! Elbette hiçbir yerde…
Allah bütün isim ve sıfatlarıyla da sonsuzdur! Zaman ve mekandan münezzeh, her yerde hazır ve nazırdır!
Zira, “Vâcibü’l-Vücudun mahiyet-i kudsiyesi, mahiyet-i mümkünat cinsinden değildir… Madem mahiyet-i mukaddesesi hem Vâcibü’l-Vücuddur, hem maddeden mücerreddir, hem bütün mâhiyâta muhâliftir; misli, misali, mesîli yoktur… (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 242.)
O, “Ehadiyet-i zâtiyesi ile külliyet-i ef’âl; ve vahdet-i şahsiyesiyle muînsiz umumiyet-i Rubûbiyet ve ferdâniyetiyle şeriksiz şümûl-u tasarrufât; ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle herşeyle yakın olması; ve birtek zât-ı ehad olmakla herşeyi bizzat elinde tutan” Allah-u Azimüşşandır.
(Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 693.)