Bediüzzaman Said Nursi, sevenleri veya sevmeyenleri tarafından yıllarca yakından takip edilmiştir. Zaman olmuş kimlerle görüştüğü, neler yaptığı ve neler konuştuğu merak edilmiştir.
Hatta hakkında günlük zabıt (rapor)lar tutulmuş ve sıralı üst makamlara da aksatılmadan ulaştırılmıştır. Sonra raporlar üzerinde beyinler patlatırcasına çalışmalar yapılmıştır.
Said Nursi, yıllarca çeşitli yollardan susturulmaya çalışılmıştır. Hayatında sürgünler, hapisler, mahkemeler, zehirlenmeler hiç eksik olmamıştır. Kısacası onun hayatında “rahat namına” hatırlayabileceği bir şey bırakılmamıştır. Ama o “İman ve Kur’an davası” uğrunda her türlü eza ve cefaya katlanmıştır.
Gün gelmiş seyahatleri ve konuşmaları da ülkenin gündemine oturmuş, tepedeki yöneticiler kendilerine göre tedbirler (!) almışlardır. Ama o bunlarla hiç ilgilenmemiş, dinin ve ülkenin selameti için konuşmalar yapmış, kitaplar yazmıştır. 82 yıllık ömrü çilelerle, ızdıraplarla tamamlanmış ve bir otel odasında bu dünyaya veda etmiştir. Kabrinde bile rahat bırakılmamış ve bir süre sonra gece yarısı operasyonu ile bilinmeyen bir yere taşınmıştır. Hayatı gündem oluşturduğu gibi ölümü de gündem oluşturmaya devam etmiştir. Bediüzzaman bir eserinde şöyle diyordu:
“Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlâhîden ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa göreceğiniz de var.” (Mektubat, s. 732)
Said Nursi’ye hizmet edenler bir yana, selam veren (gönderen)ler bile sorgulanmış, hapsedilmiş ve çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Nur talebeleri onun etrafında pervane olmuşlar, risaleleri yazmak ve neşretmek için bütün imkânlarını kullanmışlardır. Risaleler önce elle, sonra teksirle çoğaltılarak adeta tekniğe meydan okunmuştur. Özellikle 1950 yılından sonra matbaalarda serbestçe basılmasıyla yeni bir dönem başlamıştır. 27 Mayıs 1960 ihtilalıyla birlikte baskınlar, yasaklamalar devri tekrar geri dönmüştür.
Zorluklar Nur talebelerini yıldıramamış, aksine kamçılamıştır. O günlerin çekilen zahmetleri bugün rahmetlere dönüşmüş ve her türlü neşriyat hizmeti verilmektedir. Okuma programları her seviyede hız kazanmıştır. Kitap fuarları bile Risale-i Nurlarla nurlanmıştır.
Risale-i Nurlar dünya dillerine tercüme edilmiş ve “Dünya Risale-i Nur okuyor. Ya siz!..” parola haline gelmiştir.