"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurun ilk medresesi: Barla

Ahmet ÖZDEMİR
07 Temmuz 2024, Pazar
Risale-i Nurları tanıdığım ilk yıllarda “Barla” adı en çok dikkatimi çeken yerlerden birisi olmuştu.

Gittiğim Medrese-i Nuriyelerde duvarlarda ahşap ev, önünde yükselen çınar ağacı ile çam ve katran ağaçlarının yer aldığı fotoğraf ve tabloları görünce ne manaya geldiğini sormuştum. Barla’daki nur menzillerini temsil ettiğini söylemişlerdi, nurlu insanlar. 

Zamanla Barla’yı görmek için bir iştiyak başladı. Okuduklarımla dinlediklerimi birleştirip hayalî bir Barla kurdum. Barla deyince aklıma mekân olarak Risale-i Nurların yazıldığı ilk Medrese-i Nuriye, Cennet Bahçesi, Çamdağı, Karakavak geldi. Sonra çınar, katran ve çam ağaçlarını sıraladım, kendi küçük dünyamda. Hayalî Barla’yı gerçek Barla yapmak hasretiyle bekledim yıllarca…

Üstad Bediüzzaman soğuk bir kış gününde kara yolu olmadığından sandalla Barla’ya sürgün edilmişti, Eğirdir Gölü üzerinden. Yıllar sonra bize kara yolundan sıcak bir yaz mevsimi gitmek fırsatı doğmuştu. 

Hayatımda yalnız seyahat etmek yalnızlık verdiğinden grupla hareket etmeyi daha çok sevmişimdir. Bu grup nurlu insanlardan oluşursa, o daha başkadır. Yolculuğa arkadaşla çıkmak bir sünnetti. Muhabbet fedaileriyle yolculuk yapmak insana ayrı bir huzur veriyordu. Adeta yollar bitiyor, muhabbet bitmiyordu. Yıllar geçse de hatıralar eskimiyordu. 

12 Eylül (1980 İhtilali) öncesi Ağustos ayının bir Pazar günü Isparta’da Bediüzzaman için mevlid okutulacağını duydum. Gerçi bundan dört yıl önce Van’da okunan Bediüzzaman mevlidine gitmiştim. Orada “Eski Said” döneminin izlerini aramıştım. O mevlid hâlâ hayalimde yaşar, bütün canlılığıyla.

Isparta mevlidi için yurdun her tarafında olduğu gibi Ankara’da da vasıtalar hazırlanmıştı. Pek çok otobüs, minibüs ve özel arabayla kafile halinde Isparta yolculuğumuz başladı. Güzergâhımızda Emirdağ, Bolvadin, Barla olduğu söylendi. 

Bediüzzaman’ın kaldığı ve geçtiği yerler de zamanın elverdiği ölçüde ziyaret edilecekti. Yolculuk sırasında dualar okundu, dersler yapıldı, marşlar ve ilahiler söylendi. 

İlk durağımız Bediüzzaman’ın Denizli hapsinden sonra sürgün edildiği Emirdağ oldu. Kaldığı evi ancak dışarıdan görebildik. Hayalen 35 yıl geriye gittik. Bediüzzaman’ı Emirdağ’ında, sürekli gözetim altında bulduk. Kaçamak yapıp birkaç talebesiyle kırlara çıktığında adeta kırmızı alarm veriliyor, dere-tepe her yer havadan ve karadan didik didik aranıyordu.

Mektuplarında da belirttiği gibi; Denizli hapsinin bir aylık sıkıntısını, bazen bir günde Emirdağ’ında çekiyordu. Buna rağmen o çok şefkatlidir: “Benim îdâmıma çalışanlar dahi eğer Risâle-i Nur’la îmanlarını kurtarsalar, Risâle-i Nur’a sarılsalar, kardeşlerim, siz şâhit olunuz, ben onlara hakkımı helâl ediyorum.” (Tarihçe-i Hayat, s. 697)

 “Çalışkanlar hanedanı” başta olmak üzere ahirete göç etmiş nur talebelerine fatihalar gönderip Emirdağ’dan ayrıldık. Acı ile tatlı hatıraların yoğunluğunu yaşayarak Bolvadin’in yolunu tuttuk. Üstadın arabasının önüne “Bediüzzaman dede, Bediüzzaman dede” diyerek yalın ayak koşan masum çocukları aradık, hayalen.                                                                                                                                                                                                  Otobüslerimiz kıvrımlı ve dar yollardan geçiyordu. Senirkent’i işaret eden levhayı gördük. Said Nursi’nin özel duasına mazhar olmuş Demokrat Parti milletvekili Dr. Tahsin Tola’yı rahmetle anıp diğer Tola hanedanına mensup kimselere de dua ettik. 

Yüksek dağlardan küçük bir ovaya indik. Yeşilliğin altında bir göl uzanıyordu. Burası Bediüzzaman’ın tabiriyle “Barla Denizi” denilen Eğirdir Gölü olmalıydı. Gölün kenarında öğle namazı ve yemek molası verdik. 

 “Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber” deyip göl kıyısında çayırlar üzerinde öğle namazını cemaatle eda ettik. O namazın ve dersin huzur ve huşusunu anlatabilmek mümkün müydü? 

Bir süre daha Çamdağı’nın eteklerinde kıvrımlı yollardan geçtik. Barla göründü, ama… 

Kısa süreli “göle girme” molası verildi. Sonra Eğirdir Gölünü arkamıza alıp Barla’ya yöneldik. Yılların özlemi sona eriyordu, artık. Mecnunun Leyla’sına kavuştuğu gibi. Üstadın yıllar önce sürgün edildiği yere biz isteyerek, sevinçle ve heyecanla giriyorduk. Pencereden heyecanla etrafı temaşa etmeye başladık.  

Barla’ya kavuşmak bizim için bir bayram havası yaşatmıştı. Ama bayramın arkasında nice zahmetler ve meşakkatler gizlenmişti. Sadece Türkiye değil, dünya nereden nereye gelmişti?

Hatıraları tekrar yaşamak için tekrar Barla’da buluşmak üzere…

Okunma Sayısı: 5181
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı