Biri bana, “12 Eylül döneminde yaşanan Atatürk istismarı bir gün gelecek çok hafif kalacak” dese ona inanmazdım. Ama şimdi dehşet içinde fark ediyorum ki, 12 Eylül cuntacılarının kendilerine meşruiyet yaratmak için açtıkları yol, tembellerin üzerinde en çok seyahat etmeyi sevdikleri yol haline geldi.
12 Eylül’ün temel gerekçesi aşırı sol ile aşırı sağ arasında ‘artık iç savaş boyutlarına vardığı’ söylenen çatışmaydı. Doğru, ortada ciddi bir kanlı çatışma vardı, her gün onlarca cinayet-suikast-çatışma haberi geliyordu dört bir yandan. Aslında bana göre yaşanan ciddi bir güvenlik zafiyetiydi, yoksa 11 Eylül 1980’de akan kanın 12 Eylül’de ansızın durmasının başka bir açıklaması olamaz. Ama neyse, darbeciler, kendilerini meşru kılacak bir ideolojiye ihtiyaç duydular darbeden sonra. Bu ‘ideoloji’ elbette Atatürkçülük oldu.
O dönemde başladı Atatürk’ün kendisini ve sözlerini putlaştırma, sanki kutsal metin parçaları gibi takdim etme merakı ve günümüze kadar da sürdü gitti, Allah bilir daha çok uzun zaman da sürecek.
(...)
12 Eylül’ün darbeci generalleri, her yaptıklarını Atatürk’ten cımbızla buldukları, bazen de uygun bir cümle bulamayınca uydurdukları alıntılarla meşru kılmaya çalışırlarken, Cumhuriyet gazetesinin sahibi ve başyazarı
Nadir Nadi, ‘Ben Atatürkçü değilim’ diye kitap yazdı. ‘Sizin söylediğiniz
Atatürk geçerliyse ben Atatürkçü değilim, çünkü ben başka türlü bir Atatürk biliyorum’ demek istiyordu.
Aynı Cumhuriyet gazetesi, İlhan Selçuk’un ‘Atatürkçülük muz mudur?’ başlıklı yazısı yüzünden sıkıyönetim tarafından kapatıldı. İlhan Selçuk, darbecilerin Atatürk’ü bu şekilde kullanmalarını eleştiriyor, Atatürk’ün her niyete yenen muz olmaması gerektiğini söylüyordu çünkü.
Bir de bugün geldiğimiz noktaya bakın. Atatürk yeniden ‘muz’ olmuş durumda, üstelik hevenk hevenk.
Radikal, 11.11.2006
|