Bunlardan biri de Fransız kadın rap sanatçısı. Gerçek adı Mélanie Georgiadis. Sahne adı ise Diam’s. 

Otoritelere göre Diam’s (Elmas) Fransa’nın en iyi rap sanatçılarından birisi. “Rap’in prensesi” olarak anılıyor. Aslında 12 yıl önce İslamiyeti seçmiş. Onun Müslüman olması laiklikliği dinsizlik olarak anlayan Fransız kamuoyunda şok etkisi yapmış. İhtida öyküsünü insanlara ibret olması açısından yakın zamanda belgesel film haline getirmiş. “Salam” ismiyle seyirciye sunulan belgesel film Fransa’nın kültür merkezi şehri diyebileceğimiz Cannes’da gösterime girmiş. Bir Fransız TV kanalı olan “Brut” belgeseli hakkında onunla röportaj gerçekleştirmiş. Türkçe alt yazılı olarak internetten izleyebilirsiniz. (https://twitter.com/gencproduksiyon/)

“İlaçlar ruhumu iyileştirmeye yetmedi. Ben de Allah’a yöneldim. Müslüman olmadan önce yalnız ve mutsuzdum. Çölü bilirsiniz değil mi? Çölde yürüyen birini düşünün. Nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmiyor. Yapayalnız çölde yürüyor. Bir yerlerde cevap bulabileceğini düşünüyor ama hepsi de serap aslında. Yürüyor çünkü annesi, arkadaşları yürümesini istiyor. Aslında o yürümek değil ölmek istiyor. İşte hayatım böyleydi” diyor. 

Sesi titriyor, gözleri yaşarıyor hayat hikayesini anlatırken…

ÇÖL VE SERAP

Röportajı ibretle izlerken Bediüzzaman Hazretlerinin İşarat’ül-İcaz’ın ilk sayfalarında anlattığı çölde yol alan kafilelere kâinatın hikmetinin yönelttiği “Necisin, nereden geliyor, nereye gidiyorsun?” suallerine kafile reisi olan Peygamberimizin (asm) verdiği cevapları hatırlamamak mümkün değil: “Benî Âdem, büyük bir kervan ve azîm bir kafile gibi mâzinin derelerinden gelip, vücut ve hayat sahrâsında misafir olup, istikbalin yüksek dağlarına ve müzeyyen bağlarına müteveccihen kafile kafile müteselsilen yürümekte iken, kâinatın nazar-ı dikkatini celb etti. ‘Şu garip ve acip mahlûklar kimlerdir? Nereden geliyorlar? Nereye gidiyorlar?’ diye ahvallerini anlamak üzere hilkat hükûmeti, fenn-i hikmeti karşılarına çıkardı ve aralarında şöyle bir muhavere başladı:

Hikmet: ‘Nereden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Bu dünyada işiniz nedir? Reisiniz kimdir?’

Bu suale, benî Âdem namına, emsali olan büyük peygamberler gibi, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere vekâleten karşısına çıkarak şöyle cevapta bulundu: ‘Ey hikmet! Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelînin kudretiyle, yokluk karanlıklarından, ziyadar varlık âlemine çıkarılan mahlûklardır. Sultan-ı Ezelî, bütün mevcudatı içinde biz insanları seçmiş ve emanet-i kübrâyı bize vermiştir. Biz, haşir yoluyla saadet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz. Dünyadaki işimiz de, o saadet-i ebediye yollarını temin etmekle re’sü’l-malımız olan istidatlarımızı nemalandırmaktır. Ve şu azîm insan kervanına, bundan sonra Sultan-ı Ezelîden risalet vazifesiyle gelip riyaset eden benim. İşte o Sultan-ı Ezelînin risalet beratı olarak bana verdiği Kur’ân-ı Azîmüşşân elimdedir. Şüphen varsa al, oku!”

HÜLASA

Dünya çölünde varoluş hakikatini arayanlar seraplarda çokça kaybolsalar da aradıklarına kavuşuyorlar, neticesi güzel oluyor. 

Diam’s gibi.