Safevî Devleti
Şah İsmail, 1501 yılında İran’da kurulan Safevî devletinin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. 1487 yılında Akkoyunlu devletine tabi Erdebil’de doğdu. Hükümdarlığı 23 Mayıs 1524 tarihindeki ölümüne kadar sürdü. Safevî devleti 1736 yılından sonra yıkıldı.
Safevî devletinin adı, Şah İsmail’in dedesi Şeyh Safiyuddin’den geliyor. Bu devlet, Şianın isnaaşeriye kolunu resmi inanç olarak kabul etmiştir. Erdebil şeyhi, Türkmenleri örgütleyerek dönemin en büyük imparatorluğunu kurmak istedi. Toprakları o tarihlerde Türkiye’nin doğu illerinden başlayıp İran ve Irak’tan, Afganistan’a kadar uzandı. Farslardan çok Türkmenler üzerinde hakimiyet kurdu. Konuştukları dil Azrebeycan Türkçesidir.
Şah İsmail hem dini lider, hem de devlet başkanı idi. Timur’dan sonra bölgede türkmen beylikleri güçlenmiş, Türkler arasındaki etkileşim artmış, Şah İsmail de bu güçten istifade ederek devletini kurmuştur. Safevî devleti aslında bir Türkmen devletidir, fakat İran’da etkili olmuştur.
Yavuz Sultan Selim han, şehzadeliği döneminde, Şah İsmail ile çetin bir mücadeleye girmiş, bu mücadeleden galip çıkarak kendini ispatlamıştır.
Bid’atlar Çığ Gibi Çoğaldı
Doğuda bir Şii Türkmen devletinin varlığı, İslam âlemi için tehlike arz ediyordu. Osmanlı Devleti bu devletle mücadele etmeyi kendine vazife bildi. Çünkü bu devlet, batıl inançları himaye ediyordu. Hulefa-i Raşidin’e hakaret ediliyor; ehl-i sünnetin doğru çizgisinden sapılıyordu.
Şah İsmail kutsal bir şahsiyet olarak biliniyor, hatta mehdi olduğu kabul ediliyordu. Böylece ordusunun yenilmez olduğuna inanılmıştı. Zırh bile giymeye gerek duymayanlar vardı. Çünkü ordusunu mehdinin ahir zaman ordusu biliyorlardı.
Şah İsmail, inançlarına katılmayan çok sayıda Türkmeni katletmiştir. Kızılbaş liderleri ile istişare ediyordu. Liderler Tebriz halkının dörtte üçünün sünnî olduğunu, bu itikatlara karşı çıkacaklarını ifade ettiler. Şah İsmail ise: “Kimseden korkmuyorum. Allah ve On İki İmam benimledir. Eğer bir söz söylenirse kılıcımı çeker ve kimseyi sağ bırakmam.” Dedi.
Cuma camiinde On İki imam adına hutbe okundu. Cami cemaati bu durumdan rahatsız oldu. Cemaat homurdanmaya başlayınca kızılbaşlar kılıçlarını çektiler ve cemaati susturdular. Hutbe bittikten sonra Hazret-i Ebubekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman’a lanet okundu. Ve artık üç halifeye lanet okunması gerektiği, okumayanların katledileceği duyuruldu. Ezana “Muhammed ve Ali hayrü’l-beşer”, “Eşhedü enne Aliyye veliyullah” ve “Hayyi alâ hayrü’l-amel” ifadeleri eklendi.1
Şah İsmail Kaçtı
Yavuz Sultan Selim han önce Şah İsmail’e mektuplar yazdı. Mektuplarında Hulefa-i Raşidin’e hakaretten vazgeçmesini, sapık inançlarına karşı tövbe etmesini, zorla aldığı toprakları geri vermesini, Osmanlı Devletinin hakimiyetine girmesini istedi. Ayrıca tesbih ve seccade yollayarak Şah İsmail’i dervişliğe dönmesini teklif etti.
Şah İsmail kabul etmeyince, kendisine sadece İsmail diye hitap eden mektuplar yazdı. Son mektubunda da Şah İsmail’e sadece kadın elbisesi gönderdi.
Osmanlı ordusu sayı ve silah bakımından güçlü idi. Yavuz Sultan Selim han, batıl yolundan dönmeyen Şah İsmail ile 1514 yılında Çaldıran’da savaştı. Ve Şah İsmail’i yendi.
Çaldıran yenilgisi Şah İsmail’in müritleri arasında büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. Ahir zaman imamı olduğu inancı yıkıldı. Şah İsmail kaçarak hayatını kurtardı.
Dipnot:
1- Ahsenü’t-Tevârih, s. 114