Hediye Zor İştir
Resulullah Efendimiz (asm), “Hediyeleşiniz; zira hediye, kalpteki kin ve nefreti yok eder. Hiçbir kadın komşu kadına verdiği hediyeyi, koyun paçasından bir parça bile olsa küçük görmesin!” buyuruyor. 1
Hadisten anladığımız, hediye dünyanın en zor işidir. Sadaka ve zekât vermek ise bir nebze daha kolaydır.
Şöyle ki: Hediye, bir karşılık beklemeden, veren kişinin sırf kendi iradesiyle, sırf Allah rızası için, muhatabın insanlık sıfatını onurlandıran bir armağandır. Zekât ve sadakada da aynı özellikler olmakla beraber, zekât ve sadakada birinci planda kişinin ihtiyaç durumunu gözetmek esastır.
Hediye sırf insan olmanın, insan tarafından biçilmiş ödülüdür. Fakat yanlış anlaşılmasın; hediye veren, hediye verdiği kimseye bir baha biçmiş olmuyor. İmkânları ölçüsünde sadece insan oluşunu ödüllendirmiş oluyor.
Hediye Nasıl Sünnet Bir İbadet Olur?
Hediye veren kişi hediyesiyle şunu demek ister: “Seni insan olarak yarattığı ve bana arkadaş kıldığı için senin Hâlık’ına teşekkür ederim. Bu küçük hediyem ne senin, ne Hâlık’ının bahası değildir. Fakat gücüm bu kadardır. Bunu sana ve Hâlık’ına teşekkür sadedinde kabul et!”
Bu niyetle hediye sünnet bir ibadet olur. Hediye bir menfaat gözetilerek verilirse ibadet olmaktan çıkar, rüşvet sınıfına girer. Rüşvet haramdır. Ancak gördüğü bir iyiliğe karşılık, herhangi bir pazarlık yapmaksızın, sırf kendi hür iradesiyle sonradan hediye takdiminde bir sakınca yoktur.
Zekât ve sadaka ise bir ihtiyacı karşılamak üzere Allah’ın emri olarak verildiğinden, yapısı itibariyle doğrudan ibadettir. İnsan onurunu incitmeme hassasiyeti burada da vardır ve bu hassasiyete riayet etmek bu ibadetleri güzelleştirir.
Öte yandan, hediye herkese verilirken, zekât ve sadaka sadece muhtaç olanlara verilir. Bununla beraber, hediye aynı zamanda sadaka sevabı kazandırırken, her sadaka hediye sayılmaz.
Hediye vermek ve hediye almak sünnettir. Ancak hediye veren kişinin bu hediye ile muhatabı onurlandırmanın ve Allah rızasının dışında, beklediği bir şey varsa, bu beklenti hediyeyi kirletir.
Ehl-i Beytin İstiğnası
Sadaka, sevabını Allah’tan bekleyerek insanlara veya canlılara maddî veya manevî faydalı olmak, iyilik yapmak, ihtiyacı olan kimselere yardım etmek veya yardımcı olmaktır. Sadakanın sınırı ve şartı yoktur. Muhatabınıza yaptığınız her türlü iyiliği kapsar. Hatta güler yüzün ve hoş sözün bile, insanlara zarar vermesin diye yerden bir taşı kaldırıp atmanın bile sadaka olduğu hadislerde geçer.
Zekât ise, dinen zengin sayılan kimselerin, yılda bir kazançlarından belirli bir miktarı, Kur’ân’ın belirlediği sekiz sınıf insandan birisine Allah rızası için vermesidir. Zekât bir yıllık zaman diliminde belirli bir varlığa kavuşan kimseler için bir İlâhî emirdir. Yapılmadığında uhrevî mes’uliyeti vardır. Yapılması halinde ise malı ve kazancı manevî kirlerden temizler.
Bir gün birisi hurma getirdi. Efendimiz (asm): “Sadaka mıdır? Hediye midir?” buyurdu. Adam, “Sadakadır ya Resulallah.” cevabını verince, Peygamber Efendimiz (asm) onu Ashab-ı Suffaya gönderdi. O sırada torunu Hz. Hasan, Peygamber Efendimizin (asm) yanında bulunuyordu. Tabaktan bir hurma alıp ağzına götürünce, Resûlullah Efendimiz (asm) derhal müdahale etti ve onu ağzından çıkardı.
Buyurdu ki: “Onu at! Sadâka Peygamber’e ve Ehl-i Beytine helâl olmaz!” 2
Resulullah’ın (asm) ve Ehl-i Beyti’nin sadaka almayışının ve Bediüzzaman’ın buna ilâveten hediye de almaktan içtinabının bir hikmeti, Cenab-ı Hakk’ın o mübarek ve muazzez nesli başkalarının zımnî de olsa minnetine bırakmaması, bizzat kendi minnet-i Rububiyeti 3 altında bulundurmak istemesidir. Rahmetullahi aleyhim.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Velâ, 6. 2- Müslim, Zekat, 161; Buhari, Zekat, 60. 3- Mektubat, s. 25, 457