Zeki Bey: “Ailede karşılıklı olması gereken muhabbeti kaybetmiş olanlar, birlikteliği nasıl devam ettirmeliler?”
UNUTTUĞUMUZ GÜZEL PRENSİPLER
Ecdadımız eşler arası özel alana daire-i harim derlerdi. Daire-i harim özel, saygın, sevgi dolu ve nezih bir daireydi. Şimdi yakalandığımız iman zaafı hastalığı ile birlikte ruh dünyamıza giren kargaşa ve kaos, toplum hayatımızı da, daire-i harimimizi de yaraladı.
Bu sebeple toplum olarak huzuru ve mutluluğu kaybettiğimiz gibi, çoğu zaman eşler arasında sevgi ve muhabbeti de kaybediyoruz.
Biz, o unuttuğumuz güzel prensiplerimizi kısa kısa hatırlamaya çalışalım:
1- Çok sık eşimizi değil; kendimizi yargılayalım.
Sloganımız: Eşimin yanlışını değil; kendi kusurumu görmeliyim.
2- Çok sık kendi nefsimizi değil; eşimizi affedelim.
Unutmayalım: İnsan mükerremdir. Affedilirse, iyiliği ziyadeleşir, hatasından döner, özür diler. Affedilmezse kötülüğü ziyadeleşir, yüzü yırtılır, kötü huy yerleşir.
3- Eşimizi takbih değil; takdir edelim. Eşimizi kusurlarını gördüğümüzde kınamayalım, ama iyiliğini gördüğümüzde takdir ve teşekkür edelim.
4- Kendi iyiliğimizi küçümseyelim, azımsayalım; eşimizin iyiliğini küçümsemeyelim, azımsamayalım ve hor görmeyelim.
5- Daire-i harimimize selâmsız ve hayır duâsız girmeyelim. Evde eşimiz veya çoluk çocuğumuz olmadığında da meleklere selâm verelim.
6- Daire-i harimimizden çıkarken selâmsız ve hayır duâsız çıkmayalım.
EVDE KABADAYILIK YOK!
7- Ev içinde asla şiddete yer vermeyelim, asla kabalık ve kabadayılık yapmayalım. En az başkalarına gösterdiğimiz güler yüz kadar, eşimize güler yüzlü olalım.
8- Bediüzzaman’ın ifadesiyle vakarı ve izzet-i nefsi iş yerimizde bırakalım. Evimize adım attığımız andan itibaren eşimize ve çocuklarımıza karşı tevazu ve mahviyet toprağına bürünelim.1
9- Husûmet, adavet ve düşmanlık dışarıda kalsın. Eşiğimizden içeriye adım attığımız anda muhabbet, sevgi ve şefkat en temel prensibimiz olsun.
10- Eşimizle ses yükseltme, öfke ve haklılık yarışına girmeyelim. Eşimiz sesini yükselttiğinde kesinlikle sesimizi alçaltalım.
11- Eşimizi düzeltmeye çalışmayalım; onu olduğu gibi kabul edelim. Onu hatalarıyla ve kusurlarıyla sevelim.
12- Sevginin nice açmazları açtığını unutmayalım. Kendimizi sever gibi eşimizi sevelim.
13- İş yerindeki terslikleri evimize taşımayalım. Evimizi günün bütün olumsuzluklarına karşı bir sığınak, bir istirahatgâh, bir dinlenme yeri, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “bir Cennet, bir melce’, bir tahassüngâh” kılalım.2
14- Kitabımızda en olumsuz vak’alarda bile umutsuzluğa yer yoktur. Kur’ân “Lâ taknetû min rahmeti’llah” (Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin)3 buyuruyor. Eşimizle mutlu olamayacağımız gibi bir önyargıya teslim olmayalım, umutsuz olmayalım.
İYİLİK YAPALIM, İYİLİK UMALIM, İYİLİK BULALIM
15- Çıkmazlarımızı, problemlerimizi eşimizle paylaşalım. Eşimize dürüst olalım.
16- Eşimize cömert davranalım, ikram edelim, iltifat edelim. Bunlar sünnettirler.
17- Eşimizi şımartmaktan korkmayalım. Eşimizi şımartmamız günah değildir.
18- Özel olarak eşimize duâ edelim.
19- Eşimizin bedeninden çok ruhunu, hüsn-ü suretinden çok hüsn-ü siretini, alışkanlarından ve huylarından çok güzel ahlâkını sevelim.
20- Eşimize kızdığımızda o gün bir iyilik ve kötülük cetveli tutalım ve eşimizin günlük iyiliklerini ve iyi huylarını bir tarafa, kötülüklerini ve kötü huylarını diğer tarafa tek tek yazalım ve mizan terazisinde tartalım. Adaletli olalım. Eğer eşimizin iyilikleri kötülüklerinden, iyi huyları kötü huylarından sayıca bir fazla ise kızgınlığımızı geri alalım ve eşimizi sevmenin bir Allah ve mahşer hakkı olduğunu kabul edelim.
21- Eşimizin bize Allah’ın emaneti olduğunu, Allah’ın emanetleri hakkında mahşerde hesap bulunduğunu unutmayalım.
22- Başkalarının ve özellikle çocuklarımızın yanında eşimizi küçük düşürmeyelim. Çocuklarımızın yanında tartışmayalım!
23- Eşimize karşı en güçlü yanımız hoşgörümüz, en zayıf yanımız kin ve nefret duygumuz olsun.
24- İnancımızı ve umudumuzu yitirmeyelim.
25- Eşimizden kötülük gördüğümüzde eşimizi değil, kendimizi itham edelim.
26- İyilik yapalım, iyilik umalım, iyilik bulalım. Eşimizden vazgeçmeyelim.
27- Ne maddî, ne manevî, ne dünyevî, ne uhrevî, hiçbir gerekçeyle eşimizi ihmal etmeyelim.
Dipnotlar: 1- Sünûhat, s. 20. 2- Sözler, s. 93. 3- Zümer Sûresi: 53.
Konuyla ilgili makaleler:
Dinde ve dindarlıkta denklik...
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/dinde-ve-dindarlikta-denklik_413324
Evli, dindar, mutsuz; ama nedeeen?
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/zeynep-cakir/evli-dindar-mutsuz-ama-nedeeen_402789
“Dindar flört”
Dünyevîleşme, önce meşrûlaştırma ile başlayan bir süreçtir.
Kişinin temel dinamikleri, vicdanı insanı tutarken zamanla heva ve arzulara giydirilen kılıflar, meşrûlaştırma operasyonları yavaş yavaş vicdanları rahatlatmakta medenileşen (!) ve güya çağdaşlaşan dünyada normalleşmeler başlamakta ve dindar kesim de, bu sürece hemence ayak uydurmaktadır.
Tahrip kolay olduğundan, nefis ve haz eksenli hayatlara insan kolayca uyum sağlamakta ve ehl-i dünya ile pek derin bir mesafe olan aralık kolayca kapanıvermektedir. Zira zındıkların bütün mesaisi bunun üzerinedir.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/yasemin-yasar/dindar-flort_392740
“Dindar flört” (2)
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/yasemin-yasar/dindar-flort-2_393570