"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muhalefetin mevcut üslûbu iktidara can simididir

Şükrü BULUT
02 Eylül 2024, Pazartesi
Mevzu yanlış anlaşılmaya müsait olduğundan, dikkatinizi istirham edeceğim.

İnsanın hareketlerini, sosyal hayat bilimcileri ifrat, tefrit ve vasat olarak belirlerler. Dilimizde “vasat” kelimesi “güzel” yerine, “yeterli” manasında kullanılır. Ayetlerde, hadislerde ve çoğu dilde vasat kelimesi aynı zamanda mükemmel manasında da kullanılır. Çoğu zaman hakikatin düşmanları; ifrat veya tefrit ile hücum ederek doğrunun anlaşılmasını engellemeye çalışırlar. Kötünün taraftarları, muhataplarını zihnî müşevveşiyete atarak istikametin dışına atarlar.

Reklama ihtiyacı olmayan bir malı veya eser için aşırı mübalağa, tenkitçileri gibi gözden düşürür. Demokrasi de böyledir. Her türlü ahlâksızlığı demokrasi adına müdafaa edenlerin, esasında istibdadın tarafında durduklarını çoğu kez anlayamayız. Her meselede ifratın ve tefritin bozguncu olduğunu bilen siyasetçiler, rakiplerini hakikat dışı şeylerle suçlamazlar. Böyle bir hareketin, rakibine kuvvet vereceğini, daha sonra rakibinin yanlışlarını halka anlatmada sıkıntı çekeceklerini bilirler.

Türkiye’de M. Kemal’i tenkit ve hatta aleyhinde konuşmak ile vazifelendirilmiş Kemalistleri görmeseydim, buradaki ifratkâr mübalağanın Kemalizm’e nasıl fayda sağladığını zor anlardım. Sosyal medyada, Kemalistler tarafından uçuk ve uyduruk bilgilerin servis edilmesi de bundandır. Savunduğu şeyin faydasına bir muhalefet oluşturmak, yalnızca bazı ideolojilerde ve küresel hareketlerde görülmez. 12 Eylül’den sonraki siyaset dizaynını incelediğinizde; ANAP zamanında hatta günümüz AKP döneminde, parti propaganda bölümlerince hazırlanmış çok müfritane tenkitlerin, yanlış haberlerin ve partililerin reklamını kolaylaştıran bilginin medyada dolaşımda olduğunu görürsünüz.

Neoliberal ihtilâlcilerin Türkiye ekonomi şefi Özal’ın Boğaziçi Köprüsü’nü sattığı günleri hatırlayanlar bilir. Merhum Demirel, “satamazsın” demişti. Özal ise, “Satarım hem de bal gibi” demişti. Milletimiz; Özal’ın ülkeye para kazandırdığı ve cesur adam olduğu propagandalarına aldandığını yeni yeni anlıyor. Zira Özal’ın açtığı yoldan AKP’nin, Türkiye’nin emvalini haraç mezat küreselcilere aktardığını, henüz tam göremiyoruz. AKP’nin ANAP’tan daha usta olduğunu kabul etmek lâzım. Çünkü bunlar, Özal gibi mevcut milletin mevcut sermayesini değil, geleceklerini ve ümitlerini satıyorlar. Ve hakikaten millet bu iğfali tamamıyla anlayabilmiş değil. Özal çok mu cesurdu? Hayır, Küresel sosyal Marksistlerin Asya temsilcisiydi. Peki, yirmi üç senedir AKP kendi gücüyle ve başarısıyla mı ülkeyi idare ediyor? Hayır, arkasını dayadığı Neocon-Neoliberal ittifakının desteğiyle… Bütün müesseseleri ve mahiyeti tahrip edilerek sandığa indirgenmiş demokrasinin haline bakmadan kürsülerde; “...Şu kadar seçimdir kaybediyorsunuz… Bay Kemal sen yenilmeye doymuyorsun… Sizin gibi muhalefet, bize Allah’ın lütfu…”, “Yenikapı ruhu…” gibi sloganlar size neyi tedai ettiriyor. Hakikaten milletin bu iktidarı istediğini mi? Hayır. Milletimizin bu iktidarın arkasındaki güçlerden korktuğunu mu? Hayır. Halkımızın basiretsizliğini mi? Hayır. Vatandaşımızın dinî ve milli değerlerini menfaati için tezgâha çıkardığını mı? Hayır.

Bu millet, kendisini kırk küsur senedir istibdadın mengenesine sıkıştıran hakikî demokrasi düşmanlarını tanıyamadı… Dünyanın önemli sermayesini arkasına alarak; Latin Amerika’dan sonra bize müdahale eden küresel modern komünizmi veya Neoliberalizmin mahiyetini bilemediğinden, içine düştüğü labirentlerdeki sun’î düşmanlarıyla boğuşup duruyor. Düşman bir zamanlar ANAP idi. Sonra Militan Kemalizm ve akabinde de AKP… Şahıslarla ve mahallî yapay siyasî kuruluşlarla neticesiz kavgalara girişti. Onlar ise; küresel medya, küresel bilişim, küresel sağlık, küresel sermaye, küresel reklam şirketleri ve küresel ortaklarıyla; kedinin fare ile oynadığı gibi oynayıp duruyorlar. Yalnızca demokrasiyi tahrip etmediler; 12 Eylül Anayasası’yla önce partileri, daha sonra sistemleştirdikleri rüşvet çarkıyla da siyasetçileri tahrip ettiler. Küreselciler, siyasetçilerimizi, milletin sermayesini tasfiye memurları olarak gördüler. Özal ile başlayan sosyal Marksizm düzeninin aynen devam etmekte olduğunu söyleyen kaç muhalif siyasetçi biliyoruz ki… Özal zamanlarında, “Turgut Nereye Koşuyor” kitabı yüzbinlerce dağıtılmıştı. Millet karşıtı kalem yazınca, halk muhafazakârlığı oynayan Turgut’a sahip çıktı. Aynısını bugün yapıyorlar. Muhalefet, “Reis”in müteharrik-i bizzat olduğunu varsayarak, AKP yönetimini tenkit ile nereye vardı…

Demirel’in ülkeyi yetmiş sente muhtaç ettiğini iddia edenlerin, rahatça idareleri için kullandıkları fonları vatandaş bilir de, muhalefet bilmez. Çünkü oradan gelecek para ile dümenlerini çevirecekler vardır.

Biz iyi niyetimizi koruyalım. Muhalefet, dersine çalışmıyor. Cehaletini ve beceriksizliğini, “iktidar olmaya hazır değilim”, havasıyla yansıtıyor. Türk milletinin, demokrasimizin ve insanlığımızın dehşetli düşmanlarından korktuklarından, susmayı tercih ediyorlar. Konuşanın kafasına, 12 Eylül’ün hediye ettiği sopa ile vuruyorlar.

AKP’ye hayat veren, can simidi olan ve kader birliği yapmış Neoliberalleri bildikleri hâlde, mahiyetlerini milletten saklayan muhalefetin iktidardan farkını sorgulamaya devam edeceğiz…

Okunma Sayısı: 1346
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin T

    2.9.2024 20:39:01

    Hak teâlâ başta ademoğlu olmak üzere yarattığı tüm canlıların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek miktarda gıda ve enerji kaynaklarını marsta veya başka bir gezegende değil kürei arzda mevcut kılmıştır... Ekosistemi, sosyo ekonomik dengeyi bozan, yoksulluğu işsizliği çoğaltan, açgözlülük yaparak istif edenler ilahi ikazları dinlemeyen rot balans ve fren ayarları tutmayan açgözlülerdir..Lükse şatafata israfa gösterişe tutkun, hedonizme ayarlı seküler yaşamlar, ahireti unutturan icraatlar, ne koparırsam kârdır hesabıyla helal haram demeden sağa sola meyleden hareketler yoksulluğun ana nedenidir.. Haram olmadan cennetvari hayatlar inşa edilemez.. Ahirete ait olan duygular bu dünyada tatmin edilemez..Dindarların dünyevileşmesi, seküler yaşamı benimsemesi, ritüeller ve sembollere dayalı ruhunu özünü kaybetmiş bir din anlayışı yaradılış kanunlarına aykırıdır...

  • Suat

    2.9.2024 16:20:39

    Farkında mısınız? Globalcilerin imkânlarıyla hertürlü bilgi ve propaganda aracını kullanan iktidar, muhalefetin cehaleti başta olmak üzere inadıyla,bilinçsiz hareketleriyle adeta oynuyor. Yazık, çok yazık.

  • Sebahattin ÜNAL

    2.9.2024 15:33:11

    "Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hattâ bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, 'Herkes benim gibi berbattır.' diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor. Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor. Biz de o kàtilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz." لاَ تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ kılıcıyla o yeisin başını parçalayacağız. مَالاَ يُدْرَكُ كُلُّهُ لاَيُتْرَكُ كُلُّهُ hadisinin hakikatiyle belini kıracağız inşaallah."

  • Sebahattin ÜNAL

    2.9.2024 15:31:11

    Hakikî Ahrarlar yola düşmeden, Türkiye hep masallar arkasına takılıp yoluna devam etmeye çabalıyacaktır. Bu minvalde olan hep millete olmuştur. Götürenler Deveyi, hamuduyla birlikte götürmüşlerdir. Muhalefet denilen şey geçmişte de çoğu zaman can simidi olmak istemişti. Olan hep millete oldu. Ne zaman millet olarak kendi fıtrî haklarımıza sahip çıkmaya çalışır isek, belki o zaman düz yolu bulabiliriz. "İKİNCİ KELİME: Ki, müddet-i hayatımda tecrübelerimle fikrimde tevellüd eden şudur: Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş."(1)

  • Mehmet

    2.9.2024 14:33:13

    Küresel Marksizmin Türkiye’mizde yaptırdığı 12 Eylül ihtilali ve ANAP ve AKP eliyle yaptırdığı tahribat muhalefetin, o kukla idarelerin kendilerinden miş gibi göstermeleri hakikatı eksik gösterir gösterdiği için de küresel Marksizmin içimize kadar inmiş nefesini idrak etmemizi zorlaştırır.

  • İbrahim

    2.9.2024 13:53:49

    Küreselciler hem pazarı, hem pazarcıyı, hem üreticiyi, hem pazarlamacıyı, hem rekabetçiyi kuşatarak PAZAR EKONOMİSİNİ dünyanın milli devletlerine dayattıklarından olacak ki, siyasetinde benzer bir sistemle götürüyorlar. Bu vahşilere karlı hiç bir korkusu olmayan ve ölümü göze alan ahlaklı milli siyasetçilere acilen ihtiyaç var. Gerisin bilmiyorum.

  • S.topuz

    2.9.2024 01:51:50

    ..."İman, yalnız icmalî bir tasdikten ibaret değildir. İmanın çok mertebeleri vardır. Taklidî bir iman, hususan bu zamandaki dalalet, sapkınlık fırtınaları karşısında çabuk söner. Tahkikî iman ise sarsılmaz, sönmez bir kuvvettir. Tahkikî imanı elde eden bir kimsenin, iman ve İslâmiyet'i dehşetli dinsizlik kasırgalarına da maruz kalsa, o kasırgalar bu iman kuvveti karşısında tesirsiz kalmaya mahkûmdur. Tahkikî imanı kazanan bir kimseyi, en dinsiz feylesoflar dahi, bir vesvese veya şübheye düşürtemez." Risale-i Nur Külliyatı, Konferans - 10

  • S.topuz

    2.9.2024 01:51:00

    ..."Evet, temelleri yıpratılmış bir binanın odalarını tamir ve tezyine çalışmak, o binanın yıkılmaması için ne derece bir faide temin edebilir? Köklerinin çürütülmesine çabalanan bir ağacın kurumaması için, dal ve yapraklarını ilâçlayarak tedbir almaya çalışmak, o ağacın hayatına bir faide verebilir mi?.. İnsan, saray gibi bir binadır; temelleri, erkân-ı imaniyedir. İnsan, bir şeceredir; kökü esasat-ı imaniyedir. İmanın rükünlerinden en mühimmi, iman-ı billah'tır; Allah'a imandır. Sonra Nübüvvet ve Haşir'dir. Bunun için, bir insanın en başta elde etmeye çalışacağı ilim; iman ilmidir. İlimlerin esası, ilimlerin şahı ve padişahı; iman ilmidir." Risale-i Nur Külliyatı Konferans - 10

  • S.topuz

    2.9.2024 01:45:42

    ..."Bu asırda din ve İslâmiyet düşmanları, evvela imanın esaslarını zayıflatmak ve yıkmak planını, programlarının birinci maddesine koymuşlardır. Hususan bu yirmi beş sene içinde, tarihte görülmemiş bir halde münafıkane ve çeşit çeşit maskeler altında imanın erkânına yapılan sû-i kasdlar pek dehşetli olmuştur, çok yıkıcı şekiller tatbik edilmiştir. Halbuki: İmanın rükünlerinden birisinde hasıl olacak bir şübhe veya inkâr, dinin teferruatında yapılan lâkaydlıktan pek çok defa daha felâketli ve zararlıdır. Bunun içindir ki; şimdi en mühim iş, taklidî imanı tahkikî imana çevirerek imanı kuvvetlendirmektir, imanı takviye etmektir, imanı kurtarmaktır. Herşeyden ziyade imanın esasatıyla meşgul olmak kat'î bir zaruret ve mübrem bir ihtiyaç, hattâ mecburiyet haline gelmiştir. Bu, Türkiye'de böyle olduğu gibi; umum İslâm dünyasında da böyledir."... Konferans - 8 Sözler[Y] - 830

  • Doğu Batı

    2.9.2024 01:27:40

    Yazarımızı son 40 yılın siyasi tarihçesinin özetini çıkardığı için tebrik ediyoruz

  • Demokrat Avrupa

    2.9.2024 01:25:10

    Önce minareyi çalmak mı, yoksa kılıfını uydurmak mı? Elbette kılıfını uydurmak…Aynısı iktidar ve muhalefet içinde geçerli…Önce muhalefete ayar verildi ve seçilemez hale getirildi, ondan sonra iktidar cılanıldı, parlatıldı ve altın tepside halka yeni oluşum diye sunuldu…Neocon ve neoliberal cereyan işini tesadüfe bırakmadığı gibi yirmi yıla aşkındır halkı iktidara mahkum olduğunu inandırarak, diğer taraftan da muhalefete muhalefet yapmaması için engel olmaya çalışıyor…

  • Burhan

    2.9.2024 00:29:48

    Neoliberaller iktidarı kullandıkları gibi Muhalefetide kullanıyor. Hz aliye sormuşlar neden bütün sıkıntılar senin zamanında çıkıyor diye.hz Ali cevaben hz Ebu Bekir hz Ömer hz Osman zamanında biz vardık ve fitne büyümeden onlara ulaşmadan biz çözüyorum diye buyurdu mealen.Şuan öyle bir dönemki muhalefet fitneye su taşıyacağına ateşi dahada harcamak için benzinle gidiyor vesselam.

  • Said

    2.9.2024 00:27:40

    Kanaatimce yazının en güzel satırları. Bunları tarihiyle tekrarlamak lazım. “ Neoliberal ihtilâlcilerin Türkiye ekonomi şefi Özal’ın Boğaziçi Köprüsü’nü sattığı günleri hatırlayanlar bilir. Merhum Demirel, “satamazsın” demişti. Özal ise, “Satarım hem de bal gibi” demişti. Milletimiz; Özal’ın ülkeye para kazandırdığı ve cesur adam olduğu propagandalarına aldandığını yeni yeni anlıyor. Zira Özal’ın açtığı yoldan AKP’nin, Türkiye’nin emvalini haraç mezat küreselcilere aktardığını, henüz tam göremiyoruz. AKP’nin ANAP’tan daha usta olduğunu kabul etmek lâzım. Çünkü bunlar, Özal gibi mevcut milletin mevcut sermayesini değil, geleceklerini ve ümitlerini satıyorlar. Ve hakikaten millet bu iğfali tamamıyla anlayabilmiş değil. Özal çok mu cesurdu? Hayır, Küresel sosyal Marksistlerin Asya temsilcisiydi. Peki, yirmi üç senedir AKP kendi gücüyle ve başarısıyla mı ülkeyi idare ediyor? Hayır, arkasını dayadığı Neocon-Neoliberal ittifakının desteğiyle…“

  • Hidayet

    2.9.2024 00:20:16

    Hocam, Siyaset inceleşti. Çoğukez ters vuruşlarla hol atıyorlar. Deccaliyetin dehasını burada hesaba katmak lazım. Önemli bir mevzu imiş. Teşekkür ederim. Başarılar dilerim.

  • Mustafa-kemal

    2.9.2024 00:19:02

    Muhalefet koalisyonun bir parcasi.özellikle ulusalcilar kanadi iktidari destekliyor.dindar kesim iktidardan uzak tutulsun.kim gelirse gelsin.akp cenahinda öndeki isimler cok zaman kemalis ligt müslumandirlar.ben ümidimi kaybettim.hep dost bildiklerimizden darüber geldi.muhalefetten cok ṣey beklemiyelim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı