Cenab-ı Hak, “Fe eyne tezhebûn”1 (Ey insanlar nereye gidiyorsunuz?) hitabıyla bize ihtarda bulunuyor, yüce kitabında bir çok tarzda bizi uyarıyor. Kur’an-ı Kerimde, insanoğlunun kaçıp durmakta olduğu hakikatle yüzleşmesi için çok dikkat çekici hitaplar bulunmaktadır.
Şu ayetle aldığımız sarsıcı ihtar ile Rabbimiz bizi uyarıyor. Hakikaten insan nisyandan geldiğinden unutuyor. Halbuki onca hatırlatıcı sebepler ve hayatın geçiciliğini gösteren şeyleri her daim yaşadığımız halde. Gözümüz önünde binlerce zeval varken ve hemen yanımızda devamlı birileri gidiyorken, nefsin ebedi yaşama vehmi nasıl da kandırıyor.
Âyet, insana soruyor; Nereye gidiyorsun? Hakikaten insan nereye gittiğini biliyor mu? Bu sualin cevabını buldu mu? Eğer bulduysa gideceği yere göre yaşıyor mu?
Tüm bunlar bütün insanları ilgilendiren meseleler. Biz nereye gittiğimizi bilsek dahi orası için ciddi hazırlık yapıyor muyuz? Hemen yarın orada bir hayata başlayacak gibi bir keyfiyet, niyet ve amel taşıyor muyuz?
Bu noktada gündemimizde olan ve bizlerin yüreğini titreten ama çok tesirli ders veren Gazzeli çocuklar oldu. Onların ruhlarından fışkıran hakikat tam da demek isteğimiz gibiydi. Çünkü o çocuklar dünyadan çok ahiret yurduna inanmış, oraya uçmak için bekleyen kuşlar gibiydiler.
Her birisi şehadet arzusunun canlı şahidi oldular. Dillerinde tekbir ile âdeta cennet yamaçlarını gözlüyorlardı. Onlar “fe eyne tezhebun” sualine Allah’a kavuşma arzusu ile cevaplarını hazırlamışlardı.
Bu çocukların nidası İslam ümmetinin kuruyan damarlarına akan yakıcı iksir oldu. Ve ümmet olarak bir kez daha silkinme ve kendimizi sorgulamaya vesile oldu. Aynı zamanda tüm dünya insanlarının vicdanlarını harekete geçirdi. Böylece herkeste şu soruyu akla getirdi: Bunca acı ve zulme karşı bu inanç ve tevekkül, teslimiyet nasıl olur? Çocuk ruhlarına yüklenen imanda isyan yok, ümitsizlik yok, yılgınlık yoktu.
Maddeci insanların zihnini zorlayan bu tablo gerçek bir iman ve cihad şuurundan ibaretti aslında.
“İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet Hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikâtından kurtulabilir. “Tevekkeltü alâllah” der.2
İşte bu hakikatin mâkes bulduğu İslam kahramanlarını gönülden alkışlıyoruz. Biz böylece, Allah’ın buyurduğu gibi bereketli kılınmış toprakların nasıl çocuklar yetiştirdiğini gördük.
Peygamberlerin ayak bastığı yerlerde insanlar, Peygamberlerin ayak izinden gitmeye devam ediyorlar. Onlar aç, susuz, bin bir yoksunluk ve cefa içinde cenneti satın alıyorlar. Ya biz neyi satıyor, neyi alıyoruz? Ticaret ettiğimiz şey bizi cennete götürecek mi? Bu vesileyle tekrar kendimizi gözden geçirmeli ve başımıza böyle bir imtihan geldiğinde bizim direncimizin, sabrımızın nasıl olacağını düşünmeliyiz.
Şu yaşanan dehşetli zulüm ile bir çok vebali üstümüzde taşımakla birlikte, “fe eyne tezhebun” ayetinin cevabını da görmüş olduk.
Rabbim onlara acilen selamet, bize de “uyanış” lütfeylesin. Amin!
Dipnotlar:
1-Tekvir, 26
2-Sözler, 23. Söz, Üçüncü Nokta