Dedim:
“Maaliftihar! En küçük efrad›ndan›m. Fakat, benim ta-
rif etti¤im vecihle... Ve o ittihattan olmayan, dinsizlerden
baflka kimdir, bana gösterin!”
‹flte o nutku flimdi neflrediyorum; tâ ki meflrutiyeti le-
keden ve ehl-i fleriat› me’yusiyetten ve ehl-i asr› tarih na-
zar›nda cehil ve cünundan ve hakikati evham ve flüphe-
den kurtaray›m. ‹flte bafll›yorum:
Dedim:
Ey paflalar, zabitler!
Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmali:
o
Qp
òn
àr
Yn
G n
?r
«n
c ?/
d r
?o
?n
a »/
Hƒo
fo
P r
ân
fÉn
c Én
¡p
H t
?n
On
G ?/
J s
ÓdG »p
æ°p
SÉn
ën
e Gk
Pp
G
Yani:
Medar-› iftihar›m olan mehasinim, flimdi günah
say›l›yor. Art›k nas›l itizar edeyim, mütehayyirim.
Mukaddeme olarak söylüyorum:
Mert olan cinayete tenezzül etmez. fiayet isnat olun-
sa, cezadan korkmaz. Hem de haks›z yere idam olun-
sam, iki flehit sevab›n› kazan›r›m. fiayet hapiste kalsam,
böyle hürriyeti lâf›zdan ibaret bulunan gaddar bir hükû-
metin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlûmi-
yetle ölmek, zalimiyetle yaflamaktan daha hay›rl›d›r.
Bunu da derim ki:
Siyaseti dinsizli¤e alet yapan baz› adamlar, kabahatle-
rini setr için baflkas›n› irtica ile ve dinini siyasete alet
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 99
‹
LK
H
AYATI
iyi ahlâklar, insana verilen hüsün
ve cemâl.
meflrutiyet:
bir hükümdar›n bafl-
kanl›¤› alt›ndaki millet meclisi ile
idâre edilen devlet sistemi.
mevki:
yer, bir fleyin bulundu¤u
veya meydana geldi¤i yer.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
mukaddeme:
girifl, ilk söz, bafl-
lang›ç, önde gelen.
mütehayyir:
hayrete düflen, flafl›-
ran.
nazar:
bakma, bak›fl, göz atma;
düflünme.
neflr:
yaymak; K›yâmetten sonra
bütün insanlar›n dirilip, toplan-
d›ktan sonra da¤›l›p yay›lmalar›.
nutk:
konuflmak, hayk›rmak.
setr:
örtme, gizleme.
sevap:
hay›r. ‹lâhî mükâfat› ka-
zand›ran ifller.
flehit:
Allah yolunda can›n› fedâ
eden Müslüman.
tarif:
bir fleyi belli noktalar ve iflâ-
retlerle inceden inceye anlat›p
tan›tmak; tan›m.
tenezzül:
inme, düflme.
vecih:
cihet, yön, taraf, cephe,
tarz, flekil, sebep.
zabit:
subay, askere kumanda
eden rütbeli asker, kuvvetli, ya-
vuz; zabteden.
zalimiyet:
zalimlik.
cehil:
câhillik.
cinayet:
birisini öldürmek,
katl.
cünun:
delilik.
efrat:
fertler.
ehl-i as›r:
belirli bir yüzy›lda
yaflayanlar.
ehl-i fleriat:
fleriat hüküm ve
kanunlar›n› bilen kimseler.
evham:
olmayan birfleyi olur
zann› ile meraklanmak, ve-
himler, kuruntular.
gaddar:
çok zâlim.
hakikat:
gerçek.
hükûmet:
devlet.
hürriyet:
özgürlük.
ibaret:
meydana gelmifl, top-
lanm›fl.
icmal:
hulâsa etme, k›saltma,
bir araya toplama, k›sa anlat-
mak, biriktirmek uzun bir he-
saptan sonra ç›kar›lan netice.
idam:
yok etme, yok olma.
iktiza:
gerekme, gerektirme,
laz›m gelme, ifle yarama, icab
etme.
irtica:
geriye dönme, eski ha-
yat tarz›na dönmek.
isnad:
dayand›rma, mal et-
me, birisi için bir fleyi söyledi
veya yapt› demek.
itizar:
özür dileme.
ittihat:
ayn› noktada birlefl-
me.
lâf›z:
kelime, söz.
maaliftihar:
iftiharla, iftihar
duyarak.
mazlumiyet:
zulme u¤ram›fl-
l›k.
medar-› iftihar:
iftihar sebe-
bi.
mehasin:
güzellikler, iyilikler,