yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır.” Bu-
nun için, biz de konferansımızın Kur’ân, iman, Peygam-
berimiz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz
hakkında olmasını münasip gördük. İkincisi de inşaallah
namaz ve ibadete ait olacaktır.
Bu mevzuları bize ders verecek bir eser aradık. Niha-
yet bu hayatî ve ebedî ihtiyacımızı, asrımızın fehmine uy-
gun ve ikna edici bir tarzda ders veren ve yarım asra ya-
kındır büyük bir itimat ve emniyete mazhar olmakla en
muteber dinî bir eser olan
Risale-i Nur
’u intihap ettik.
Şimdi, ilk konferansımızın niçin iman mevzuunda ol-
duğunu izah ile, bu eser ve müellifi hakkında gayet kısa
olarak malûmat vereceğiz. Şöyle ki:
Bu asırda, din ve İslâmiyet düşmanları, evvelâ imanın
esaslarını zayıflatmak ve yıkmak plânını, programlarının
birinci maddesine koymuşlardır. Hususan bu yirmi beş se-
ne içinde, tarihte görülmemiş bir hâlde münafıkane ve
çeşit çeşit maskeler altında imanın erkânına yapılan su-
ikastlar pek dehşetli olmuştur. Çok yıkıcı şekiller tatbik
edilmiştir.
Hâlbuki, imanın rükünlerinden birisinde hâsıl olacak
bir şüphe veya inkâr, dinin teferruatında yapılan lâkaytlık-
tan pek çok defa daha felâketli ve zararlıdır. Bunun için-
dir ki, şimdi en mühim iş, taklidî imanı tahkikî imana çe-
virerek imanı kuvvetlendirmektir, imanı takviye etmektir,
imanı kurtarmaktır. Her şeyden ziyade imanın esasatıyla
meşgul olmak, kat’î bir zaruret ve mübrem bir ihtiyaç,
asır:
yüzyıl.
dehşet:
korkunç.
din:
kaideleri Allah tarafından be-
lirlenen ve peygamberler vasıta-
sıyla insanlara tebliğ edilen, in-
sanlara dünya ve ahirette saadet
yollarını gösteren sistem.
ebedî:
sonu olmayan.
emniyet:
eminlik, güven.
erkân:
rükünler, esaslar.
esas:
asıl, temel.
esasat:
esaslar.
eser:
telif, kitap.
evvelâ:
ilk önce.
fehim:
anlayış.
felâket:
musibet, çok zarar.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
hâlbuki:
oysa ki.
hâsıl:
meydana gelen.
hayatî:
hayat için önemli.
hususan:
özellikle.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini ye-
rine getirme.
ihtiyaç:
gereklilik, muhtaç oluş.
ikna:
inanma, inandırılma.
iman:
inanç, itikat.
inkâr:
reddetme, inanmama.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intihap:
seçme.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
itimat:
güven.
izah:
açıklama, anlatma.
kat’î:
kesin.
konferans:
dinleyicilere her
hangi bir mevzu hakkında bil-
gi vermek gayesiyle yapılan
konuşma.
lâkayt:
ilgisiz.
malûmat:
bilgiler.
mazhar:
erişmiş, kavuşmuş.
meşgul:
ilgilenme, uğraşma.
mevzu:
konu.
muteber:
itibarlı, değerli.
mübrem:
kaçınılmaz.
müellif:
telif eden, yazar.
mühim:
önemli.
münafık:
içi kâfir, dışı Müslü-
man görünümü veren kimse.
münafıkane:
münafık gibi.
münasip:
uygun.
namaz:
İslâmın beş şartından
biri.
nihayet:
sonunda.
rükün:
esas, asıl.
suikast:
kötü düşünceler.
şüphe:
kuşku.
tahkikî:
inceden inceye araş-
tırarak.
taklidî:
taklitle yapılan.
takviye:
kuvvetlendirme, te-
yit etme.
tarz:
biçim, suret.
tatbik:
uygulama.
teferruat:
ayrıntılar.
zarar:
ziyan, kayıp.
zaruret:
mecburiyet, zorun-
luluk.
ziyade:
fazla.
K
ONFERANS
| 1216 | SÖZLER