Konferans
Teşrinisani 1950’de Ankara Üniversitesinde profesör ve
mebuslarımız ve Pakistanlı misafirlerimiz ve muhtelif fa-
külte talebelerinin huzurunda fakülte mescidinde gece ya-
rısına kadar devam eden bir mecliste verilen ve büyük alâ-
ka ve ehemmiyetle dinlenmiş olan bir konferanstır.
W
m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óu
«°n
S '
¤n
Y o
?n
Ó° s
ùdGn
h o
In
Ó° s
üdGn
h n
Ú/
ª n
dÉn
© r
dG u
Ün
Q !o
ór
ªn
ër
dn
G
(1)
@ n
Ú/
©n
ªr
Ln
G =/
¬p
Ñr
ën
°Un
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h
İman ve İslâmiyet âb-ı hayatına susamış kıymetli kar-
deşlerim,
Evvelâ, itiraf edeyim ki, bu konferansın verildiği kürsü-
de bulunmuş olmak itibarıyla sizlerden farkım yoktur. Si-
zin bir kardeşinizim. Hem, bu konferans benim çok muh-
taç olduğum gayet nafi bir dersimdir. Muhatap kendim-
dir. Dersimi, müzakere nev’inden, siz mübarek kardeşle-
rime okuyacağım. Kusurlar bendendir, kemal ve güzellik-
ler istifade ettiğim
Risale-i Nur
eserlerine aittir.
Bir mâni başımıza gelmezse, haftada bir defa olarak
devam edeceğimiz dinî konferanslardan, bugün, birincisi
imana dairdir. Çünkü, Bediüzzaman Said Nursî’nin Bi-
rinci Millet Meclisinde beyan ettiği gibi, “Kâinatta en
gi vermek gayesiyle yapılan ko-
nuşma.
kusur:
noksan, özür.
kürsü:
oturulacak yüksekçe yer.
kıymet:
değer.
mahsus:
bir kişiye has olan, lâyık.
mâni:
engel.
mebus:
milletvekili.
meclis:
ortam, topluluk.
mescit:
namaz kılınacak yer.
minnet:
şükür, teşekkür etme.
misafir:
konuk.
muhatap:
kendisine söz söyleni-
len.
muhtaç:
ihtiyaç içinde olan.
muhtelif:
çeşitli.
mübarek:
tebriğe değer, kutlu.
müzakere:
karşılıklı fikir söyle-
me.
nafi:
faydalı.
nev’:
çeşit.
profesör:
üniversitede görevli öğ-
retim üyesi.
Rab:
her şeyin maliki, yaratan,
büyüten, terbiye eden Allah.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
ve mahlûkata çok şefkat eden Al-
lah.
Rahman:
rahmeti bütün herkese
yayılan ve bütün yaratılmışların
rızıklarını ve geçim şekillerini içi-
ne alan rahmetin sahibi Allah.
salât:
Hz. Muhammed’e, Ashabı-
na, ailesine Allah’ın rahmet ve
mağfiretini, meleklerin istiğfarını
ve mü’minlerin dualarını dileme.
selâm:
selâmet, esenlik.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibini
tanıma ve ona karşı minnet duy-
ma.
talebe:
öğrenci.
Teşrinisani:
Kasım.
âb-ı hayat:
hayat suyu.
âl:
aile, sülâle.
alâka:
ilgi.
âlem:
cihan, bütün yaratıl-
mışlar.
Ashap:
Sahabeler.
beyan:
anlatma.
dair:
alâkalı.
ebed:
sonsuzluk.
ehemmiyet:
önem, değer.
eser:
telif, kitap.
evvelâ:
her şeyden önce.
ezel:
başlangıcı olmayan, ön-
cesizlik.
fakülte:
üniversiteye bağlı
temel ihtisas dallarından biri.
gayet:
son derece.
hamd:
övme.
huzur:
yan, karşı, ön.
iman:
inanç, itikat.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
istifade:
faydalanma.
itibar:
değer.
itiraf:
başkalarının bilmediği
gizli bir şeyi söyleme.
kâinat:
evren, tüm varlıklar.
kemal:
kusursuz, mükem-
mellik.
konferans:
dinleyicilere her
hangi bir mevzu hakkında bil-
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve
minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Efendimiz Muhammed’e (
ASM
), bütün âl ve
Ashabına salât ve selâm olsun.
SÖZLER | 1215 |
K
ONFERANS