SekİZİNCİ teLVİH
sekiz vartayı beyan eder.
•
Birincisi:
sünnet-i seniyeye tamam ittibaı riayet et-
meyen bir kısım ehl-i sülûk, velâyeti nübüvvete tercih et-
mekle vartaya düşer. Yirmi dördüncü ve otuz Birinci
sözlerde, nübüvvet ne kadar yüksek olduğu ve velâyet
ona nispeten ne kadar sönük olduğu ispat edilmiştir.
•
İkincisi:
ehl-i tarikatin bir kısım müfrit evliyasını sa-
habeye tercih, hatta enbiya derecesinde görmekle varta-
ya düşer.
(1)
on İkinci ve Yirmi Yedinci sözlerde ve sa-
habeler hakkındaki zeylinde kat’î ispat edilmiştir ki, sa-
habelerde öyle bir hassa-i sohbet var ki, velâyet ile yeti-
şilmez ve sahabelere tefevvuk edilmez ve enbiyaya hiç-
bir vakit evliya yetişmez.
•
Üçüncüsü:
İfratla tarikat taassubu taşıyanların bir
kısmı, adap ve evrad-ı tarikati sünnet-i seniyeye tercih
etmekle sünnete muhalefet edip, sünneti terk eder, fakat
virdini bırakmaz. o suretle adab-ı şer’iyeye bir lâkaytlık
vaziyeti gelir, vartaya düşer.
Çok sözlerde ispat edildiği gibi ve İmam-ı gazalî,
İmam-ı rabbanî gibi muhakkikîn-i ehl-i tarikat derler ki:
“Bir tek sünnet-i seniyeye ittiba noktasında hâsıl olan
makbuliyet, yüz adap ve nevafil-i hususiyeden gelemez.
Bir farz, bin sünnete müreccah olduğu gibi, bir sünnet-i
seniye dahi, bin adab-ı tasavvufa müreccahtır” demişler.
adab-ı şer’iye:
dinin kuralları,
adapları.
adab-ı tasavvuf:
tasavvuf kural-
ları, adapları.
adap:
davranış kuralları.
beyan etme:
anlatma, izah etme,
açıklama.
derece:
mertebe.
ehl-i sülûk:
nefsi düzeltmek
amacıyla manevî terbiye ve te-
rakki yoluna girenler.
ehl-i tarikat:
tarikate bağlı olan-
lar.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
evliya:
velîler, Allah dostları.
evrad-ı tarikat:
tarikatlerin virt-
leri, zikirleri.
farz:
İslâmiyette kesin olarak ya-
pılması gereken emir.
hâsıl olan:
meydana gelen, orta-
ya çıkan, kazanılan.
hassa-i sohbet:
sohbet özelliği.
ifrat:
aşırı gitme.
ispat:
doğruyu delil göstererek
meydana koyma.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
kat’î:
kesin.
kısım:
parça, takım.
lâkayt:
kayıtsız, ilgisiz.
makbuliyet:
makbullük, geçerli-
lik.
muhakkikîn-i ehl-i tarikat:
tari-
kate mensup araştırmacılar.
muhalefet:
zıtlık, aykırılık.
müfrit:
ifrat eden, aşırıya kaçan.
müreccah:
tercih edilen, üstün
tutulan.
nevafil-i hususiye:
hususî nafile
ibadetler.
nispeten:
kıyaslayarak.
nübüvvet:
nebîlik, peygamberlik.
1.
Nüsha: Ehl-i tarikatten bir kısım müfrit, evliyayı Sahabeye tercih, hatta enbiya derecesinde
görmek ile vartaya düşer. (Naşirler)
riayet etmek:
uymak, say-
gıyla boyun eğmek.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle şereflenen ve
Onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
suret:
biçim, tarz.
sünnet:
Hz. Muhammed’in
Müslümanlara örnek olan
mübarek söz, fiil ve emirleri.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in yüce sünneti; yüksek
hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
taassup:
aşırı bağlılık, aşırı ta-
raftarlık.
tarikat:
tasavvuf adıyla Al-
lah’ı tanımaya ve iman esas-
larını inkişaf ettirerek insanı
manevî olgunluğa götüren
yol.
tefevvuk:
üstün olma, üstün-
lük.
telvih:
açıklama.
tercih:
üstün tutma, seçme.
terk:
bırakma.
vakit:
zaman.
varta:
büyük tehlike.
vaziyet:
durum, hâl.
velâyet:
velîlik, Allah dostlu-
ğu.
virt:
devamlı yapılan zikir.
zeyil:
ek, ilâve.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 770 | Mektubat