Mektubat - page 763

Ve o yolların en keskin kuvveti, muhabbettir. evet,
muhabbet, mahbubunda bahaneler aramaz ve kusurları-
nı görmek istemez. Ve kemaline delâlet eden zayıf ema-
releri, kavi hüccetler hükmünde görür. daima mahbubu-
na taraftardır.
İşte bu sırra binaendir ki, muhabbet ayağıyla marife-
tullaha teveccüh eden zatlar, şübehata ve itirazata kulak
vermezler, ucuz kurtulurlar. Binler şeytan toplansa, on-
ların Mahbub-i Hakikî’sinin kemaline işaret eden bir
emareyi, onların nazarında iptal edemez. eğer muhab-
bet olmazsa, o vakit kendi nefsi ve şeytanı ve haricî şey-
tanların ettikleri itirazat içinde çok çırpınacak. kahra-
mancasına bir metanet ve kuvvet-i iman ve dikkat-i na-
zar lâzımdır ki kendisini kurtarsın. İşte bu sırra binaendir
ki, umum meratib-i velâyette marifetullahtan gelen mu-
habbet, en mühim mâye ve iksirdir.
Fakat muhabbetin bir vartası var ki: Ubudiyetin sırrı
olan niyazdan, mahviyetten, naza ve davaya atlar, mi-
zansız hareket eder. Masiva-i İlâhiyeye teveccühü hengâ-
mında mana-i harfîden mana-i ismîye geçmesiyle, tiryak
iken zehir olur. Yani, gayrullahı sevdiği vakit, Cenab-ı
Hak hesabına ve onun namına, onun bir âyine-i esma-
sı olmak cihetiyle rabt-ı kalb etmek lâzımken, bazen o
zatı, o zat hesabına, kendi kemalât-ı şahsiyesi ve cemal-i
zatîsi namına düşünüp, mana-i ismiyle sever. Allah’ı ve
peygamberi düşünmeden yine onları sevebilir. Bu mu-
habbet, muhabbetullaha vesile değil, perde oluyor.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, bil-
me.
masiva-i İlâhiye:
Cenab-ı Hakkın
yarattığı bütün varlıklar.
maye:
esas, öz.
meratib-i velâyet:
evliyalık, velî-
lik mertebeleri, dereceleri.
metanet:
sağlamlık, dayanıklılık.
mizan:
ölçü.
muhabbet:
sevme.
muhabbetullah:
Allah sevgisi.
mühim:
önemli.
nam:
ad.
naz:
kendini ağırdan satma; yap-
macık hareket, şımarıklık.
nazar:
bakış, görüş.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
niyaz:
dua.
Peygamber:
Allah’ın elçisi olan
Peygamber Efendimiz Hz. Mu-
hammed.
rabt-ı kalb:
kalben, içten bağlan-
ma.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat,
yetenek, tecrübe ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en zor ve ince
yanı.
şeytan:
iblis.
şübehat:
şüpheler.
teveccüh:
yönelme.
tiryak:
ilâç.
ubudiyetin sırrı:
Allah’a kulluk
yapmanın aslı, esası.
umum:
bütün, genel.
vakit:
zaman.
varta:
büyük tehlike.
vesile:
vasıta, araç.
zaif:
zayıf, güçsüz.
zat:
kişi, şahıs.
âyine-i esma:
Cenab-ı Hakkın
isimlerinin tecellilerine yansı-
tan aynalar.
binaen:
-den dolayı, dayana-
rak.
cemal-i zatî:
zatında, kendin-
de olan güzellik.
Cenab-ı Hak:
hakkın ta ken-
disi olan pek yüce, saygın, şe-
ref ve azamet sahibi hazret–i
Allah.
cihet:
yön, taraf.
dava:
iddia.
delâlet:
delil olma, işaret et-
me.
dikkat-i nazar:
inceden ince-
ye düşünme ve bakma, bakış
inceliği.
emare:
alâmet, belirti.
gayrullah:
Allah’tan gayrısı,
yaratılan her şey.
haricî:
dışarıda, dış.
hengâm:
vakit, zaman, sıra.
hüccet:
delil, bürhan, şahit.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
iksir:
etkili ilâç.
itirazat:
itirazlar.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kemal:
olgunluk, mükem-
mellik.
kemalât-ı şahsiye:
şahsî ol-
gunluk vasıfları, özellikleri.
kuvvet-i iman:
İman kuvveti.
Mahbub-i Hakikî:
gerçek
sevmeye lâyık olan Allah.
mahbup:
sevgili, sevilen.
mahviyet:
alçak gönüllülük,
tevazu.
mana-i harfi:
bir şeyin Yara-
tıcısına bakan, onu tarif eden
ve tanıtan manası.
mana-i ismî:
bir şeyin bizzat
kendisine bakan ve kendisini
tanıtan manası.
Mektubat | 763 |
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
1...,753,754,755,756,757,758,759,760,761,762 764,765,766,767,768,769,770,771,772,773,...1086
Powered by FlippingBook