ehemmiyet veriyorlar ki, kâinatı ve mevcudatı inkâr edi-
yorlar. Maddiyyunlar ise, o kadar mevcudata ehemmiyet
veriyorlar ki, kâinat hesabına Allah’ı inkâr ediyorlar. İşte
bunlar nerede, ötekiler nerede?
aLtINCI teLVİH
üç noktadır.
•
Birinci Nokta:
Velâyet yolları içinde en güzeli, en
müstakimi, en parlağı, en zengini, sünnet-i seniyeye itti-
badır. Yani, a’mal ve harekâtında sünnet-i seniyeyi dü-
şünüp ona tâbi olmak ve taklit etmek ve muamelât ve
ef’alinde ahkâm-ı şer’iyeyi düşünüp rehber ittihaz et-
mektir.
İşte bu ittiba ve iktida vasıtasıyla, adî ahvali ve örfî mu-
ameleleri ve fıtrî hareketleri ibadet şekline girmekle be-
raber, her bir ameli, sünneti ve şer’i o ittiba noktasında
düşündürmekle, bir tahattur-i hükm-i şer’î veriyor. o ta-
hattur ise, sahib-i Şeriatı düşündürüyor. o düşünmek ise
Cenab-ı Hakkı hatıra getiriyor. o hatıra, bir nevi huzur
veriyor. o hâlde mütemadiyen ömür dakikaları huzur
içinde bir ibadet hükmüne getirilebilir.
İşte bu cadde-i kübra, velâyet-i kübra olan ehl-i vera-
set-i nübüvvet olan sahabe ve selef-i salihînin caddesi-
dir.
•
İkinci Nokta:
Velâyet yollarının ve tarikat şubeleri-
nin en mühim esası, ihlâstır. Çünkü ihlâs ile hafî şirkler-
den halâs olur. İhlâsı kazanmayan, o yollarda gezemez.
adî:
bayağı, basit, sıradan.
ahkâm-ı şer’iye:
şeriatın hüküm-
leri, esasları.
ahval:
hâller, durumlar.
a’mal:
ameller, işler.
amel:
fiil, iş.
cadde-i kübra:
büyük cadde.
Cenab-ı Hak:
hakkın ta kendisi
olan büyüklük ve şeref sahibi yü-
ce Allah.
ef’al:
fiiller, işler.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i veraset-i nübüvvet:
pey-
gamberliğin vârisi hükmünde
olan kimseler.
esas:
asıl, temel.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki.
hafî:
gizli.
halâs olma:
kurtulma.
harekât:
hareketler, davranışlar.
hatır:
zihin.
hükmüne getirme:
değerine ge-
tirme, kıymetine sokabilir.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini ye-
rine getirme, yasaklardan kaçın-
ma.
ihlâs:
samimiyet, ibadet ve dav-
ranışlarda sadece Allah rızasını
gözetme.
iktida:
tâbi olma, uyma.
inkâr etme:
reddetme, inanma-
ma.
ittiba:
tâbi olma, uyma, birini ör-
nek alıp onun yaptıklarını yapma.
ittihaz etmek:
edinmek, kabul-
lenmek.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
mevcudat:
var olan her şey, ya-
ratılmışlar.
muamelât:
muameleler, işlemler,
davranışlar.
muamele:
davranış.
mühim:
önemli.
müstakim:
doğru.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devamlı.
nevi:
çeşit.
nokta:
işaret, konu, bölüm.
örfî:
örfe ait, gelenekle ilgili.
rehber:
kılavuz.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle şereflenen ve
Onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
Sahib-i Şeriat:
kanun koyucu,
İslâm dininin sahibi.
Selef-i Salihîn:
Ehl-i Sünnet
ve Cemaatin ilk rehberleri ve
ashap ile Tabiînin ileri gelen-
leri, ilk devir İslâm büyükleri.
sünnet:
Hz. Muhammed’in
(
ASM
) Müslümanlara örnek
olan mübarek söz, fiil ve
emirleri.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) yüce sünneti;
yüksek hâl, söz, tavır ve tas-
vipleri.
şer’:
şeriat.
şirk:
Allah’a ortak koşma.
şube:
kısım, dal.
tâbi:
uyan, itaat eden.
tahattur:
hatırlama, hatıra
getirme.
tahattur-i hükm-i şer’i:
dini
hükmün hatırlanması.
taklit:
birinin davranış ve işle-
rinin şekil ve biçim olarak ay-
nını yapma.
tarikat:
tasavvuf vasıtasıyla
Allah’ı tanımaya ve iman
esaslarını geliştirerek, insanı
manevî olgunluğa götüren
yol.
telvih:
açıklama.
vasıta:
araç, aracı.
velâyet:
velîlik, Allah dostlu-
ğu.
velâyet-i kübra:
en büyük
velâyet, velîlik.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 762 | Mektubat