Mektubat - page 778

mazhar olur. kendini görür, kendine güvenir, kendini
beğenir.
İşte şu mertebede, şu hatvede tezkiyesi, tathiri, onu
tezkiye etmemek, tebrie etmemektir.
İkinci Hatvede,
(1)
r
º o
¡n
°ùo
Ør
fn
G r
º o
¡«
n
°ù r
fn
Én
a %GGƒ o
°ùn
f n
øj
p
òs
dÉn
cGƒo
fƒo
µ n
J n
’n
h
dersini verdiği gibi; kendini unutmuş, kendinden haberi
yok; mevti düşünse, başkasına verir; fenâ ve zevali görse,
kendine almaz. Ve külfet ve hizmet makamında nefsini
unutmak, fakat ahz-ı ücret ve istifade-i huzuzat maka-
mında nefsini düşünmek, şiddetle iltizam etmek, nefs-i
emmarenin muktezasıdır. Şu makamda tezkiyesi, tathiri,
terbiyesi; şu hâlin aksidir. Yani, nisyan-ı nefis içinde nis-
yan etmemek. Yani, huzuzat ve ihtirasatta unutmak ve
mevtte ve hizmette düşünmek.
Üçüncü Hatvede,
n
? n
HÉ n
°Un
G BÉ n
e n
h $G n
øp
ªn
a m
án
æn
°ùn
M r
øp
e n
?n
HÉn
°Un
G BÉ n
e
(2)
n
?p
°ùr
Øn
f r
øp
ªn
a m
án
Ä u
«° n
S r
øp
e
dersini verdiği gibi; nefsin muktezası,
daima iyiliği kendinden bilip, fahir ve ucbe girer. Bu hatve-
de, nefsinde yalnız kusuru ve naksı ve aczi ve fakrı görüp,
bütün mehasin ve kemalâtını, Fâtır-ı zülcelâl tarafından
ona ihsan edilmiş nimetler olduğunu anlayıp, fahir yerinde
şükür ve temeddüh yerinde hamd etmektir. Şu mertebede
tezkiyesi,
(3)
Én
¡«
s
c n
R r
ø n
e n
ín
?r
an
G r
ón
b
sırrıyla şudur ki: kemalini ke-
malsizlikte, kudretini aczde, gınâsını fakrda bilmektir.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
ahz-i ücret:
ücret alma.
aksi:
ters, zıt.
daima:
sürekli, devamlı.
emir:
iş, buyruk.
fahir:
övünme.
fakr:
fakirlik, ihtiyaç sahibi.
Fâtır-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan şeyle-
ri harika ve üstün bir sanatla ya-
ratan Allah.
fenâ:
yok olma, ölümlülük.
gınâ:
zenginlik, bolluk.
günah:
Allah’ın emirlerine aykırı
davranış.
hâlet:
durum, hâl.
hamd etmek:
övgü, şükür ve
minnet duymak.
hatve:
adım, basamak.
hizmet:
bir uğurda çalışma, çaba-
lama.
huzuzat:
hazlar, lezzet veren
şeyler.
ihsan:
ikram etme, lütuf.
ihtirasat:
ihtiraslar, şiddetli arzu
ve istekler.
iltizam:
taraftarlık yapma, taraf-
girlik.
istifade-i huzuzat:
haz duyulan
şeylerden istifade etmek, yarar-
lanmak.
kemal:
olgunluk, yetkinlik, mü-
kemmellik.
kemalât:
faziletler, olgunluklar,
mükemmellikler.
kudret:
kuvvet, iktidar, güç.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
külfet:
zahmet, sıkıntı.
ma’bud:
kendisine kulluk ve iba-
det edilen.
makam:
mevki, durulan yer, ko-
num.
mazhar olma:
nail olma, kavuş-
ma, sahip olma.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
mertebe:
derece, basamak.
mevt:
ölüm.
mukteza:
gereken, gereklilik.
naks:
noksan, eksiklik.
nefis:
insanın kendisi, şahsı; kötü
vasıfları, nitelikleri kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
nefs-i emmare:
insana kötü ve
günah olan işlerin yapılmasını
emreden nefis.
nefsini düşünmek:
kendini dü-
şünmek.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nisyan:
unutma.
nisyan-ı nefis:
nefsini unuta-
rak yok farz etme.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dik-
kat, yetenek, tecrübe ve sez-
gi yardımıyla kavranabilen en
zor ve en ince yanı.
şükür:
verdiği nimetlerden
dolayı Allah’a minnettarlık
ifade etme, teşekkür.
tathir:
temizlenme.
tebrie:
temize çıkarma, ku-
surdan uzak tutma.
temeddüh:
övünme, methe-
dilme, böbürlenme.
tezkiye:
nefsi kötülüklerden
arındırma, temize çıkarma.
ucub:
kendini beğenme, gu-
rur.
zeval:
sona erme, yok olma.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 778 | Mektubat
1.
Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendi akıbetlerini unutturmuştur. (Haşir
Suresi: 19.)
2.
Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun se-
bebiyledir. (Nisâ Suresi: 79.)
3.
Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems Suresi: 9.)
1...,768,769,770,771,772,773,774,775,776,777 779,780,781,782,783,784,785,786,787,788,...1086
Powered by FlippingBook