Mektubat - page 787

olan Bismillâh risalesine baktığı gibi, kasem-i cami-i mu-
azzamanın ahirinde, risalelerin kısm-ı ahirleri olan son
lem’alara ve Şualara, hususan bir ayet-i kübra-i tevhit
olan Yirmi dokuzuncu lem’a-i harika-i Arabiye ve risa-
le-i esma-i sitte ve risale-i işarat-ı huruf-i kur’âniye ve
bilhassa şimdilik en ahir Şua ve
Asa-yıMûsa
gibi, dalâ-
letlerin bütün manevî sihirlerini iptal edebilen bir mahi-
yette bulunan ve bir manada
Ayetü’l-Kübra
namını alan
risale-i harikaya bakıyor gibi bir tarz-ı ifade görünüyor.
Ve madem, bir tek meselede bulunan emareler ve ka-
rineler, meselenin vahdeti haysiyetiyle, birbirine kuvvet
verir, zayıf bir münasebetle bir tereşşuh dahi menbaına
ilhak edilir.
elbette, bu yedi adet esaslara istinaden deriz:
Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahü Anh, nasıl ki meşhur
sözlere tertipleri üzerine işaret etmiş ve Mektubattan bir
kısmına ve lem’alardan en mühimlerine tertiple bakmış;
öyle de,
r
â n
à°s
ûdG n
øp
e
p
Ê r
ôp
Ln
G »
n
æ° r
ùo
?r
G n
?p
FBÉ n
ª r
°Sn
Ép
H
cümlesiyle otu-
zuncu lem’aya, yani müstakil lem’aların en son olan
Es-
ma-iSitteRisalesine
, tahsin ederek bakıyor.
Ve
r
â n
î n
eÉ n
°ûn
J n
h r
ân
? n
Y m
?Gn
ôr
¡n
Ñp
d l
±h o
ô o
M
kelâmıyla dahi, otu-
zuncu lem’ayı takip eden işarat-ı huruf-i kur’âniye risa-
lesini takdir edip, işaretle tasdik ediyor.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
Mektubat:
mektuplar; Bediüzza-
man Said Nursî’nin bir eseri.
menba:
kaynak.
meşhur:
tanınmış.
mühim:
önemli.
münasebet:
alâka, ilgi.
müstakil:
bağımsız, başlı başına.
radıyallahü anhü:
“Allah ondan
razı olsun” anlamında.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, mektup.
risale-i esma-i sitte:
Cenab-ı Al-
lah’ın altı isim-i azamını anlatan
risale, Otuzuncu Lem’a.
risale-i harika:
harika risale, hari-
ka kitapçık.
risale-i işarat-ı huruf-i kur’âni-
ye:
Kur’ân harflerindeki işaretler.
sihir:
büyü, göz boyacılığı.
şua:
ışın; Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin Şualar isimli eserinde yer
alan herbir risalenin adı.
Şualar:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserinin adı.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
tarz-ı ifade:
ifade tarzı, anlatış
şekli.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tereşşuh:
sızma, sızıntı yapma.
tertip:
sıralama, düzen.
vahdet:
birlik.
ahir:
son.
asa-yı Mûsa:
Bediüzzaman
Said Nursî’nin bir eseri.
ayet-i kübra-i tevhit:
Allah’ın
birliğinin büyük delili.
ayetü’l-kübra:
büyük ayet,
Allah’ın birliğini anlatıp tanı-
tan risale. Yedinci Şua.
bilhassa:
özellikle.
bismillâh Risalesi:
Allah na-
mına; Sözler’den Birinci Söz.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak.
emare:
ipucu, belirti.
esma-i Sitte Risalesi:
Cenab-ı
Hakkın altı büyük isminin
açıklandığı risale. (Ferd, Hayy,
Kayyum, Hakem, Adl, Kud-
düs) Otuzuncu Lem’a.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
hususan:
özellikle.
ilhak:
ilâve etme, ekleme,
katma.
istinaden:
dayanarak, güve-
nerek.
işarat-ı huruf-i kur’âniye:
Kur’ân harflerinin işaretlerine
dair bilgi veren mektup risale.
karine:
anlaşılması zor olan
hususun hak ve hakikatine
dair cüz’î delil olan şey.
kasem-i cami-i muazzam:
bir çok şeyi içeren, büyük ve
kapsamlı yemin.
kelâm:
söz.
kısm-ı ahir:
son kısım.
lem’a:
parıltı; Bediüzzaman
Said Nursî’nin bir eseri.
lem’a-i harika-i arabiye:
Arapça harika lem’a, Yirmi
Dokuzuncu Lem’a.
Lem’alar:
parıltılar, Bediüzza-
man Said Nursî’nin bir eseri.
mahiyet:
özellik, nitelik.
mana:
anlam.
Mektubat | 787 |
i
şaraT
-
ı
g
aYBiYe
1...,777,778,779,780,781,782,783,784,785,786 788,789,790,791,792,793,794,795,796,797,...1086
Powered by FlippingBook