Mektubat - page 371

ve mevsimlerin tebdili ve gece ve gündüzün tahvili ve ih-
tilâfı gibi, azametli ve haşmetli tasarrufat ve icraat ve deh-
şetli ve hikmetli faaliyet ve hallâkıyet ile kendi ulûhiyetini
izhar ederek, o ulûhiyetine karşı iman ve teslim ve inkı-
yat ve itaat ettirmek; ve her vakit iyiliği ve iyileri himaye,
ve fenalığı ve fenaları izale ve semavî tokatlarla zalimleri
ve yalancıları imha etmek cihetiyle, hakkaniyet ve adale-
tini göstermek isteyen perde arkasında birisi var. elbette
ve herhâlde, o gaybî zatın yanında en sevgili mahlûku ve
en doğru abdi, onun mezkûr maksatlarına tam hizmet
ederek, hilkat-i kâinatın tılsımını ve muammasını hal ve
keşfeden ve daima o Hâlık’ının namına hareket eden ve
ondan istimdat eden ve muvaffakıyet isteyen ve onun
tarafından imdada ve tevfike mazhar olan Muhammed-i
kureyşî (
AsM
) denilen bu zat olacak.
Hem aklına dedi: Madem bu mezkûr dokuz hakikatler
bu zatın sıdkına şahadet ederler; elbette bu âdem, benî-
âdemin medar-ı şerefi ve bu âlemin medar-ı iftiharıdır. Ve
ona “Fahr-i Âlem” ve “Şeref-i Benîâdem” denilmesi pek
lâyıktır. Ve onun elinde bulunan ferman-ı rahman olan
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın haşmet-i saltanat-ı maneviye-
sinin nısf-ı arzı istilâsı ve şahsî kemalâtı ve yüksek haslet-
leri gösteriyor ki, bu âlemde en mühim zat budur; Hâ-
lık’ımız hakkında en mühim söz onundur.
İşte gel, bak, bu harika zatın yüzer zahir ve bâhir kat’î
mu’cizelerinin kuvvetine ve dinindeki binler âlî ve esaslı
hakikatlerine istinaden bütün davalarının esası ve bütün
Mektubat | 371 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
vetmek, ortadan kaldırmak.
inkıyat:
boyun eğme, bağlanma,
kayıt altına girme.
istimdat etmek:
yardım istemek.
istinaden:
dayanarak, güvenerek.
izale:
giderme, ortadan kaldırma,
yok etme.
izhar etmek:
açığa vurmak, gös-
termek, belirtmek.
kemalât:
faziletler, mükemmel-
likler; ahlâk ve huy güzellikleri.
keşfetmek:
açmak; bir sırrı öğ-
renmek, meydana çıkarmak.
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
mahlûk:
yaratılmış, yaratık.
maksat:
kastedilen, istenilen şey,
varılmak istenen nokta.
mazhar olmak:
nail olmak, ka-
vuşmak, erişmek.
medar-ı iftihar:
iftihar sebebi,
övünç kaynağı.
medar-ı şeref:
şeref kazandıran
sebep, şeref kaynağı.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen, anı-
lan.
muamma:
manası zor anlaşılır
şey, çözülmesi güç iş.
mu’cize:
peygamberler tarafından
ortaya konulan ve benzerini yap-
maktan insanların âciz kaldığı şey.
Muhammed-i kureyşî:
Kureyş ka-
bilesine mensup olan Hz. Muham-
med.
muvaffakıyet:
başarı, başarılı ol-
ma.
nısf-ı arz:
dünyanın yarısı.
semavî:
Allah tarafından olan, İlâ-
hî.
sıdk:
doğruluk.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şeref-i benîâdem:
insanlığın şe-
refi; insanoğlunun şeref kaynağı.
tahvil:
bir hâlden bir hale getir-
me, değiştirme.
tasarrufat:
tasarruflar, faaliyetler,
işler, icraatlar.
tebdil:
değiştirme, değiştirilme.
teslim:
karşısındakinin hükmü al-
tına girme, boyun eğme, rıza gös-
terme.
tevfik:
başarı, Allah’ın yardımı.
tılsım:
herkesin bilip çözemediği
gizli sır.
ulûhiyet:
ilâhlık; Allah’ın, hâkimi-
yeti ile kâinattaki her şeyi kendi-
sine ibadet ve itaat ettirmesi.
zahir:
görünen, açık.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
abd:
kul.
âdem:
insan.
âlem:
dünya, kâinat, bütün
yaratılmışlar.
âlî:
yüce, yüksek.
azamet:
büyüklük, yücelik.
bâhir:
apaçık, belli; parlak.
benîâdem:
âdemoğulları, in-
sanlar, insanlık.
cihet:
yön, yan.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
esas:
asıl, temel, kök.
esaslı:
temelli, köklü; doğru,
gerçek.
Fahr-i Âlem:
Âlemin övüncü,
âlemin kendisiyle övündüğü
Peygamberimiz.
ferman-ı Rahman:
Rahman
olan Allah’ın fermanı, emri.
gaybî:
gözle görünmeyen.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk.
Hâlık:
her şeyi yoktan var
eden, yaratıcı; Allah.
hal:
çözme, şüphe edilmeye-
cek şekilde açıklama.
hallâkıyet:
yaratıcılık.
haslet:
güzel huy, iyi özellik.
haşmet:
ihtişam, heybet, bü-
yüklük.
haşmet-i saltanat-ı manevi-
ye:
manevî saltanatın haşme-
ti, heybeti, büyüklüğü.
hikmetli:
belirli gayelere yö-
nelik, faydalı, anlamlı ve yerli
yerinde.
hilkat-i kâinat:
kâinatın ya-
ratılışı.
himaye:
koruma, esirgeme.
icraat:
yapılan işler, uygula-
nan şeyler.
ihtilâf:
farklılık, uyuşmazlık,
ayrılık.
iman:
inanma, inanç, itikat.
imha etmek:
yok etmek, mah-
1...,361,362,363,364,365,366,367,368,369,370 372,373,374,375,376,377,378,379,380,381,...1086
Powered by FlippingBook