için– günah olması lâzım geldiğinden, kalbim titriyordu.
Fakat anlaşıldı ki, inayet var ve şu risaleye ihtiyaç var. İn-
şaallah, sahih bir surette yazılmıştır. Şayet bazı elfaz-ı ha-
disiyede veya ravilerin isminde bir yanlış bulunsa, tashih
edilerek müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımdan rica
ediyorum.
Sa i d Nu r s î
evet, biz müsveddeyi yazıyorduk; üstadımız da söylüyordu.
Yanında hiç kitap yoktu, hiç müracaat da etmiyordu. Birden
bire, gayet sür’atli söylüyordu; biz de yazıyorduk. İki üç saatte
otuz kırk, daha fazla sahife yazıyorduk. Bizim de kanaatimiz
geldi ki, bu muvaffakıyet, mu’cizat-ı nebeviyenin bir kerameti-
dir.
daimî Hizmetkârı Müsvedde Müsvedde
hizmetkârı ve müsvedde kâtibi ve ve tebyiz
AbdullahÇavuş
kâtibi ahiret kardeşi kâtibi
SüleymanSami HafızHalid HafızTevfik
®
Mektubat | 333 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
sahih:
doğru, yanlış olmayan.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sür’at:
çabukluk, hız.
tashih:
düzeltme, yanlışını gider-
me.
tebyiz:
beyazlatma, müsveddeyi
temize çekme.
üstat:
öğretici, öğretmen.
ahiret:
öbür dünya, dünya ha-
yatından sonra başlayıp ebe-
diyen devam edecek olan ikin-
ci hayat.
daimî:
sürekli, devamlı.
elfaz-ı hadisiye:
hadislerdeki
lâfızlar ve ifadeler.
gayet:
son derece, çok.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ihvan:
kardeşler.
inayet:
yardım.
inşaallah:
Allah’ın izniyle, di-
lemesiyle.
kanaat:
inanma; fikir, düşün-
ce.
kâtip:
yazan, yazıcı.
keramet:
Allah’ın velî kulla-
rında görülen olağanüstü hâl-
ler veya tabiatüstü hâdiseler.
mu’cizat-ı nebevî:
Peygam-
berimiz Hz. Muhammed’in
mu’cizeleri.
muvaffakıyet:
başarı, başarılı
olma.
müracaat etmek:
başvurmak,
herhangi bir eserden yarar-
lanmak.
müsamaha:
hoşgörü, tolerans.
müsvedde:
sonradan temize
çekilmek üzere yazılan ilk ya-
zı.
ravi:
rivayet eden, bir hadis
veya haberi başkalarına akta-
ran kimse.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.