edemezsin. Belki sen, kendinden sıhhat noktasında aşa-
ğı derecelerde bulunan bîçare hastalara bakıp şükretmek-
le mükellefsin.
(1)
senin elin kırık ise, kesilmiş ellere bak.
Bir gözün yoksa, iki gözü de olmayan âmâlara bak, Al-
lah’a şükret.
evet, nimette kendinden yukarıya bakıp şekva etmeye
hiç kimsenin hakkı yoktur. Ve musibette herkesin hakkı,
kendinden musibet noktasında daha yukarı olanlara bak-
maktır ki, şükretsin. Bu sır bazı risalelerde bir temsil ile
izah edilmiş. İcmali şudur ki:
Bir zat, bir bîçareyi bir minarenin başına çıkarıyor. Mi-
narenin her basamağında ayrı ayrı birer ihsan, birer he-
diye veriyor. tam minarenin başında da en büyük bir he-
diyeyi veriyor. o mütenevvi hediyelere karşı ondan te-
şekkür ve minnettarlık istediği hâlde, o hırçın adam, bü-
tün o basamaklarda gördüğü hediyeleri unutup veyahut
hiçe sayıp, şükretmeyerek, yukarıya bakar. “keşke bu mi-
nare daha uzun olsaydı, daha yukarıya çıksaydım! niçin
o dağ gibi veyahut öteki minare gibi çok yüksek değil?”
deyip şekvaya başlarsa, ne kadar bir küfran-ı nimettir, bir
haksızlıktır. öyle de, bir insan hiçlikten vücuda gelip, taş
olmayarak, ağaç olmayıp, hayvan kalmayarak, insan
olup, Müslüman olarak, çok zaman sıhhat ve afiyet gö-
rüp yüksek bir derece-i nimet kazandığı hâlde, bazı arıza-
larla, sıhhat ve afiyet gibi bazı nimetlere lâyık olmadığı ve-
ya sû-i ihtiyârıyla veya suistimaliyle elinden kaçırdığı veya-
hut eli yetişmediği için şekva etmek, sabırsızlık göstermek,
“Aman, ne yaptım böyle başıma geldi?” diye
afiyet:
sağlık, esenlik, hastalığı ol-
mama hâli.
âmâ:
kör.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
derece-i nimet:
nimet derecesi.
hiçlik:
yokluk.
icmal:
kısaca, özet.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
izah:
açıklama yapma, anlatma.
küfran-ı nimet:
nimete karşı nan-
körlük etme, Cenab-ı Hakkın ihsan
ettiği nimetleri bilmemek ve
şükür etmeyip saygısızlık et-
mek.
lâyık:
uygun, münasip.
minnettarlık:
iyilik yapan bi-
risine karşı teşekkür duygusu
içinde olma, gönül borcu.
musibet:
belâ, dert, sıkıntı.
mükellef:
vazifeli, sorumlu.
mütenevvi:
çeşit çeşit.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
sabırsızlık göstermek:
katlan-
maz, dayanmaz duruma gel-
mek.
sıhhat:
hasta olmama, sağlık,
esenlik.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dik-
kat tecrübe, yetenek, kabiliyet
ve sezgi yardımıyla kavranılan
en ince ve en gizli yanı.
sû-i ihtiyâr:
kötü seçim, ter-
cih.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
şekva etmek:
şikâyet etmek,
yakınmak.
şekva:
şikâyet, yakınma.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibi
olan Allah’ı tanıma ve ona
karşı minnet duyma.
temsil:
benzetme, örnek.
teşekkür:
yapılan bir iyilik
karşısında minnet, memnuni-
yet ve şükür ifade etme.
vücut:
varlık.
zat:
kişi, şahıs.
1.
Hadislerden iktibas: Müslim, 4:2275; Tirmizî, hadis no: 2515; İbniMâce, hadis no: 4142.
Y
irmi
B
eşinci
l
em
’
a
| 490 | Lem’aLar