Lem'alar - page 497

Madem o var, sana bakar; sana her şey var. Asıl gur-
bette, kimsesizlikte kalan odur ki, iman ve teslimiyetle
ona intisap etmesin veya intisabına ehemmiyet ver-
mesin.
YİRMİDÖRDÜNCÜDEVA
ey masum hasta çocuklara ve masum çocuklar hük-
münde olan ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcılar! sizin
önünüzde mühim bir ticaret-i uhreviye var. Şevk ve gay-
retle o ticareti kazanınız.
Masum çocukların hastalıklarını, o nazik vücutlara bir
idman, bir riyazet ve ileride dünyanın dağdağalarına mu-
kavemet verdirmek için bir şırınga ve bir terbiye-i rabba-
niye gibi, çocuğun hayat-ı dünyeviyesine ait çok hikmet-
lerle beraber ve hayat-ı ruhiyesine ve tasaffi-i hayatına
medar olacak büyüklerdeki kefaretü’z-zünup yerine, ma-
nevî ve ileride veyahut ahirette terakkiyat-ı maneviyesine
medar şırıngalar nev’indeki hastalıklardan gelen sevap,
peder ve validelerinin defter-i a’maline, bilhassa sırr-ı şef-
katle çocuğun sıhhatini kendi sıhhatine tercih eden vali-
desinin sahife-i hasenatına girdiği, ehl-i hakikatçe sabit-
tir.
İhtiyarlara bakmak ise, hem azîm sevap almakla bera-
ber, o ihtiyarların –ve bilhassa peder ve valide ise– du-
alarını almak ve kalblerini hoşnut etmek ve vefakârâne
hizmet etmek, hem bu dünyadaki saadete, hem ahiretin
saadetine medar olduğu, rivayat-ı sahiha ile ve çok vu-
kuat-ı tarihiye ile sabittir. İhtiyar peder ve validesine
Lem’aLar | 497 |
Y
irmi
B
eşinci
l
em
a
mühim:
önemli.
nazik:
narin, ince.
nevi:
çeşit, tür.
peder:
baba.
rivayat-ı sahiha:
sahih rivayetler,
Peygamberimizden dosdoğru ola-
rak, sahih olarak nakledilmiş riva-
yetler, sözler.
riyazet:
ahlâkı düzeltmek ve nefsi
ıslah etmek için eğitme.
saadet:
mutluluk.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlanmış.
sahife-i hasenat:
yapılan iyilikle-
rin, iyi hâllerin ve hayırlı işlerin ya-
zılmış olduğu sayfa.
sevap:
iyi davranışlara karşılık Al-
lah tarafından verilen mükâfat.
sıhhat:
hasta olmama, sağlık,
esenlik.
sırr-ı şefkat:
şefkatin içinde gizli
olan sır.
şevk:
aşırı istek ve arzu, heves.
tasaffi-i hayat:
hayatın günahlar-
dan temizlenmesi.
terakkiyat-ı maneviye:
manevî
yükselmeler.
terbiye-i rabbaniye:
her şeyi ya-
ratan, sevk ve idare eden Allah’ın
terbiye etmesi.
teslimiyet:
Allah’ın iradesine tes-
lim olma, bağlanma, güvenme,
boyun eğme.
ticaret-i uhreviye:
ahiret hayatı
için yapılan ticaret.
valide:
ana, anne.
vefakârâne:
vefalı olarak.
vukuat-ı tarihiye:
tarihî olaylar.
vücut:
varlık, beden.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
azîm:
büyük, yüce.
bilhassa:
hususan, özellikle.
dağdağa:
telâş, sıkıntı, gürültü.
defter-i a’mal:
insanların işle-
diği ve yaptığı şeylerin kayde-
dildiği defter; amellerin defteri.
deva:
ilâç, çare.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i hakikat:
varlıkların ve
olayların ardındaki gerçeği bu-
lan ve onunla meşgul olan ki-
şiler.
gayret:
çalışma, çabalama.
gurbet:
gariplik, yabancılık,
yalnızlık.
hayat-ı dünyeviye:
dünya ha-
yat.
hayat-ı ruhiye:
ruha ait olan
hayat, ruhun hayatı.
hikmet:
gizli sebep; yaratılış-
taki İlâhî gaye, fayda.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde olan.
idman:
beden eğitimi, antren-
man.
iman:
inanç, itikat.
intisap etme:
bağlanma,
mensup olma.
kefaretü’z-zünup:
mü’min-
lere, işledikleri günahların affı
için vesile olan, sabretmek
şartıyla gelen hastalık ve mu-
sibetler.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan, ruhî.
masum:
suçsuz, günahsız.
medar olmak:
dayanak nok-
tası, sebep, vesile.
medar:
sebep, vesile.
mukavemet:
dayanma, karşı
koyma, direnç.
1...,487,488,489,490,491,492,493,494,495,496 498,499,500,501,502,503,504,505,506,507,...1406
Powered by FlippingBook