diğeri inşa ile, sanat iledir. Yani, kemal-i hikmetini ve
çok esmasının cilvelerini göstermek gibi çok dakik hik-
metler için, kâinatın anasırından bir kısım mevcudatı in-
şa ediyor; her emrine tâbi olan zerratları ve maddeleri,
rezzakıyet kanunuyla onlara gönderir ve onlarda çalıştı-
rır.
evet, kadîr-i Mutlak’ın iki tarzda, hem ibda, hem inşa
suretinde icadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek
en kolay, en sühuletli, belki daimî, umumî bir kanunu-
dur. Bir baharda, üç yüz bin enva-ı zîhayat mahlûkatın
şekillerini, sıfatlarını, belki zerratlarından başka bütün
keyfiyat ve ahvallerini hiçten var eden bir kudrete karşı
“Yoğu var edemez” diyen adam, yok olmalı!
tabiatı bırakan ve hakikate geçen zat diyor ki:
“Cenab-ı Hakka zerrat adedince şükür ve hamd ve
sena ediyorum ki, kemal-i imanı kazandım, evham ve
dalâletlerden kurtuldum ve hiçbir şüphem de kalmadı.
(1)
p
¿Én
Á /
’r
G p
?Én
ªn
cn
h p
?n
Ó°r
S p
’r
G p
øj/
O '
¤n
Y ! o
ór
ªn
ër
dn
G
”
(2)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G BÉ n
`æn
à r
ªs
? n
Y Én
e s
’ p
G BÉ n
`æn
d n
ºr
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
®
adedince:
sayısınca.
ahval:
hâller, durumlar.
anasır:
unsurlar, temel element-
ler.
Cenab-ı Hak:
hakkın tâ kendisi
olan şeref ve büyüklük sahibi Al-
lah.
cilve:
görüntü, tecelli.
daimî:
sürekli, devamlı.
dakik:
ince, nazik.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak.
elhamdülillâhi alâ dinilislâm
ke-
mali’l-iman: İslâm dininden ve mü-
kemmel olan iman nimetinden
dolayı Allah’a hamd olsun.
emir:
emir, komut, buyruk.
enva-ı zîhayat:
canlı türleri.
esma:
isimler.
evham:
vehimler, zanlar, kuşku-
lar.
hakikat:
gerçek, doğru, asıl, esas.
hakkıyla bilmek:
her şeyin iç yü-
zünü, gerçek aslını bilmek.
hamd:
methetme, övme, şü-
kretme.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılıştaki
İlâhî gaye, fayda.
ibda:
örneksiz olarak, eşsiz bir şe-
kilde yaratma.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
inşa:
vücuda getirme, yaratma.
Kadîr-i mutlak:
hiç bir kayıt ve
şarta tâbi olmaksızın her şeye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
kanun:
yasa, kural.
kemal-i hikmet:
tam ve ek-
siksiz bir hikmet, mükemmel
hikmet ve gaye.
kemal-i iman:
imanın mü-
kemmelliği ve sağlamlığı.
keyfiyat:
nitelikler, özellikler.
kısım:
parça, takım.
kudret:
kuvvet, iktidar.
mahlûkat:
yaratılmışlar, Allah
tarafından yaratılanlar.
mevcudat:
mevcutlar, var
olan, yaratılan her şey.
rezzakıyet:
her canlıya uygun
rızık vericilik.
sena:
övme, medih.
sıfât:
nitelik, vasıf.
suret:
biçim, tarz.
sühulet:
kolaylık.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahi-
bini tanıma ve ona karşı min-
net duyma.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden.
tarz:
biçim, suret.
tenzih etme:
Allah’ın bütün
eksikliklerden uzak olduğuna
inanmak.
umumî:
genel.
zat:
kişi, şahıs.
zerrat:
zerreler, atomlar.
1.
İslâm dini ve kâmil imandan dolayı Allah’a hamd olsun.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32)
Y
irmi
Ü
çÜncÜ
l
em
’
a
| 452 | Lem’aLar