(HaşİYe 2)
p
án
æ«/
µ°s
ùdG p
?p
ò'
¡p
H o
¬n
Øn
ër
Jn
G @
(HaşİYe 1)
o
¬n
æ«/
©o
j r
¿n
G *G n
OGn
Qn
G r
øn
ªn
a
İsm-i Azam bahsinde,
p
In
On
Óp
?r
dÉn
c
p
ó«/
÷r
G p
‘ o
¬n
d n
¿Én
c
@ o
In
OÉn
©s
°ùdG o
¬n
d r
ân
Mn
’ r
øn
e t
?o
µ
n
a
HaşİYe 1:
Bu satırda gavs’ın
Gk
ó«/
©n
°S o
¢û«/
©n
J
fıkrasındaki
r
ó«/
©n
°S
lâfzı,
o
¬n
æ«/
©o
j
dahi aynen,
án
æ«/
µ°n
S
yine aynen gösteriyorlar. Her birisi
Gk
ó«/
©n
°S
oluyor.
demek, gavs gibi, bu fıkra said ile konuşuyor.
g
harfi beştir. dördü
O
’dır. Biri
O
üstündeki tenvinden gelen vakıf için
elif’
e mukabildir.
HaşİYe 2:
Cây-ı dikkattir ki, bu iki satır mana itibarıyla doğrudan doğru-
ya risale-i nur naşirine baktığı gibi, cifir ve ebcet hesabıyla yine bakıyor.
Çünkü
p
án
æ«/
µ°s
ùdG p
? p
ò'
¡p
H o
¬n
Øn
ër
Jn
G
cifir ve ebcet hesabıyla bin üç yüz kırk dokuz ta-
rihini gösteriyor ki, risale-i nur’un galibâne intişar ve tekemmül tarihidir.
İkinci satır,
p
I n
O n
Óp
?r
dÉn
c p
ó«
p
÷r
G p
‘ o
¬n
d n
¿Én
c @ o
I n
OÉn
©s
°ùdG o
¬n
d r
ân
Mn
’ r
øn
e t
? o
µ` n
a
yine cifir ve
ebcet hesabıyla bin üç yüz yirmi dokuz ediyor ki, risale-i nur naşirinin ha-
kikî mebde-i mücahedesi tarihidir. Yalnız bu
o
I n
OÉn
©s
°ùdn
G
ve
p
I n
O n
Óp
?r
dn
G
’deki iki
I
vakfa rast geldikleri için kaideten
g
sayılırlar.
elhâsıl, bu iki satır üç cihet ile risale-i nur naşirine bakıyor.
Birincisi
: İsm-i Azamı tazammun eden altı ismin ona hediye edildiğini
ve onunla muhafaza edilmesi aynen vakıa olmuş ve olmaktadır.
İkincisi
:
o
¬n
æ«/
©o
j
cifirce said,
p
án
æ«/
µ°s
ùdG
cifirce yine said,
o
In
OÉn
©s
°ùdn
G
mana ve lâ-
fızca yine said oluyor.
Üçüncüsü
: evvelki satır risale-i nur’la mücahedenin bugününü, ikinci
satır mücahedenin mebdeini tamı tamına tarihiyle gösteriyor.
İşte bu iki satır, risale-i nur naşirinin yirmi senelik mücahedatının, biri
mebdei, diğeri müntehasını göstermesi, elbette tesadüf olamaz. Belki mü-
cahedenin makbuliyetine bir işaret-i gaybiyedir. Ve Hazret-i Ali’nin
(
rA
)
bir sikke-i tasdikidir.
Süleyman Rüştü, Hüsrev
bahis:
üzerinde konuşulan me-
sele.
cây-ı dikkat:
dikkat edilecek
nokta.
cifir:
harflere verilen sayılarla söz-
den anlam çıkarma ilmi. ebcet.
ebcet:
Arab alfabesinin ilk tertibi
ve harflerinin taşıdığı sayı değer-
lerine dayanan hesap sistemince.
elhâsıl:
sonuç olarak.
elif:
Arabca alfabedeki ilk harf.
o
n
S
ekizinci
l
em
’
a
| 344 | Lem’aLar
fıkra:
bent, paragraf.
galibâne:
üstün gelmiş gibi,
galip gelmiş gibi.
Gavs:
yardımcı; Abdülkadir
Geylânî.
haşiye:
dipnot.
hakikî:
gerçek.
intişar:
yayılma.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın
bin bir isminden en büyük ve
manaca diğer isimleri kuşat-
mış olanı.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
haber, gelecekle ilgili haber.
kaideten:
kurala uygun ola-
rak, kaide gereğince.
lâfız:
söz, kelime, ağızdan çı-
kan cümlece.
makbuliyet:
beğenilmişlik, ge-
çerlilik.
mebde:
başlangıç.
mebde-i mücahede:
uğraşma,
çaba, gayretin başlangıcı.
mukabil:
karşılık, karşılığında.
mücahedat:
uğraşmalar, gay-
retler, çabalar.
mücahede:
uğraşma, çaba,
gayret.
münteha:
son, sonuç.
naşir:
neşreden, yayımlayan,
yayan.
rastgelme:
karşılaşma.
satır:
yan yana dizilmiş keli-
meler; yazı sırası.
sikke-i tasdiki:
tasdik sikkesi,
doğrulama mührü.
tazammun:
içine alma, içinde
bulundurma.
tekemmül:
olgun, mükem-
mel.
tenvin:
nunlama; iki üstün, iki
esre, iki ötre.
tesadüf:
tevafuk, rastgele.
vakıa:
olan, olmuş bir iş, olay.
vâkıf:
durak.