Kastamonu Lahikası - page 377

Sadisen:
eski dost ve kardeş ve risale-i nur’un o
zamanda ciddî bir talebesi ve Isparta hayatımda bana
hüsn-i hizmetle samimî bir arkadaş ve himmeti uzun, eli
kısa aziz kardeşim Mehmed Celâl, seni o zamandan beri
unutmadım. Çok zaman
Risale-i Nur
dairesinde
kalemiyle çalışanlar içinde isminle hissedar oluyordun.
senin yüksek istidadını ve ulüvv-i himmetini
Risale-i
Nur
’da istimal etmek arzuluyordum. demek, derd-i
maişet, sizi bir derece kayıt altına aldı. Başta mübarek
baban, hanenizde bulunanlara bilmukabele selâm
ediyorum. Ve bilhassa Mehmed seyerani Hayyat’a çok
selâm ile beraber; eğer benim orada iken tanıdığım ve
Hüsrev sisteminde telâkki ettiğim Mehmed seyerani ise,
onun bin selâmına selâmla mukabele edip; o seyeranî,
o zamandan beri
Risale-i Nur
’un bir cüz’üne bahsi girdiği
ve silinmediği gibi, hatırımda da silinmemiş. Çok defa
bekliyordum ki, seyerani, Hüsrev’in arkasında koşup
çalışsın. demek, onu da derd-i maişet bağlamış.
Sabian: Risale-i Nur
’un erkân-ı mühimmesinden Halil
İbrahim’in on dört yaşındaki evlâd-ı manevîsi,
Risale-i
Nur
dairesindeki masum şakirtlerin dairesinde inşaallah
ehemmiyetli mevkî alacak ve o küçük şahsiyette parlak,
büyük bir şakirt ruhu görünüyor. Mektubunda, çocukça
konuşmamış, gayet müdakkikane büyük bir âlim gibi
konuşması bizi çok sevindirdi, “Maşaallah, barekâllah”
dedirdi.
Saminen:
evvelce haber aldığınız hastalığıma dair bir
noksan parça, dualarınıza ve geçen ramazan gibi manen
K
astamonu
L
âhiKası
| 377 |
ifade eden bir ibare.
mevki:
yer, makam.
mukabele:
karşılık verme, karşı-
lama.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müdakkikane:
dikkatlice, ince-
den inceye araştırarak.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
sâbian:
yedinci, yedinci olarak.
sadisen:
altıncı olarak.
samimî:
içten, candan, gönülden.
sâminen:
sekizinci olarak, seki-
zinci derecede.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
şahsiyet:
kişi, kimse.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
telâkki:
anlama, kabul etme.
ulüvv-i himmet:
himmetin yük-
sekliği; yüksek himmetlilik, yük-
sek gayretlilik.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim
adamı.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bahis:
konu.
barekallah:
Allah mübarek
etsin, hayırlı ve bereketli ol-
sun.
bilhassa:
özellikle.
bilmukabele:
karşılıklı, karşı-
lık olarak.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
cüz:
kısım, parça.
dair:
alakalı, ilgili.
derd-i maişet:
geçim derdi
ve zorluğu, geçim sıkıntısı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân-ı mühimme:
önemli
esaslar.
evlâd-ı manevî:
manevî evlat
durumunda olan.
evvelce:
daha önce.
gayet:
son derece.
hane:
ev.
himmet:
manevî yardım, ih-
san, lütuf.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hüsn-i hizmet:
güzel hizmet.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istimâl:
kullanma.
manen:
mana bakımından,
manaca.
masum:
suçsuz, günahsız,
saf, temiz.
maşaallah:
Allah’ın istediği
gibi, Allah’ın istediği olur anla-
mında hayret ve memnunluk
1...,367,368,369,370,371,372,373,374,375,376 378,379,380,381,382,383,384,385,386,387,...478
Powered by FlippingBook