Kastamonu Lahikası - page 387

kaza-i İlâhîdir. İnşaallah, sava, Hafız Mehmed’in hâdise-
si gibi,
Risale-i Nur
’un lehine dönecektir.
(HaşİYe 1)
Hem Atıf’ın parlak hizmeti tevakkufa uğraması
(HaşİYe 2)
ve gerilemesi ve merhum Mehmed zühdü Bedevi’nin
yüksek ve geniş hizmetinin perdelenmesi düşünmesi be-
ni ziyade mahzun ettiği hengâmda, elime bir mektup ve-
rildi. o mektup, o endişemi izale etti. “
Risale-i Nur
hiz-
metinde bir kapı kapansa, daha mühim kapılar açılır” di-
ye kaide, yine hükmünü icra etti ki; sabri gibi
Risale-i
Nur
’un gayet büyük bir rüknünün büyük amucası ve
K
astamonu
L
âhiKası
| 387 |
rejim:
bir devletin sevk ve idare
usulü, yolu.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
rükün:
bir topluluğun en önemli
ve kuvvetli fertlerinden her biri.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüce sünneti; yük-
sek hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
taassuplu:
körü körüne bağlılık
gösterme özelliğine sahip olan.
taht-ı hüküm:
hâkimiyetinde,
emri altında
tarafgirlik:
taraf tutmaklık, taraf-
tar olmaklık.
tarikatçi:
manevî yükseliş için bir
şeyhe bağlı olarak tasavvuf yolu
takip eden.
tevakkuf:
duraklama, durma.
vaiz:
dinî meseleler üzerinde
öğüt veren.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
adliyece:
mahkeme tarafın-
dan.
amel:
yapma, işleme.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i tarikat:
bilgi sahibi, ilmi
olan.
ehl-i tarikat:
manen yüksel-
mek için bir şeyhe bağlılık
yolunu seçen.
gayet:
son derece.
hâdise:
olay.
haşiye:
dipnot.
hengâm:
zaman, sıra.
hıfz:
ezberleme.
hücum:
saldırı.
hüküm:
karar, emir.
hürriyet-i fikir:
düşünce hür-
riyeti.
hürriyet-i vicdan:
inanç hür-
riyeti.
icra:
yürütme, bir işi yerine
getirme.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
izale:
giderme, ortadan kal-
dırma.
kaide:
kural, esas, düstur.
kaza-i ilâhî:
Allah’ın emrinin,
takdirinin yerine gelmesi.
leh:
onun tarafına, ondan ya-
na, birinin faydası için yapılan
hareket.
mahzun:
hüzünlü, kederli,
üzüntülü.
merhum:
rahmete kavuş-
muş, ölmüş, ölü.
muaraza:
sözlü mücadele,
çarpışma.
muhalif:
ayırı giden, zıt giden.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
nokta-i nazar:
bakış noktası.
HaşİYe 1:
Atıf’a muaraza eden ve hücum eden tarikatçi müftü ve taas-
suplu vaiz ve hoca ve ehl-i tarikat, ehemmiyetli ehl-i ilim ve tarikat, bu
muarazada en son perdesini rejim hesabına ve tarafgirliğe ve himaye-
sine dayanıp, Atıf’ın müdafaa ettiği sünnet-i seniye mesleğine taarruz
suretine girdiğini; ve risale-i nur’a muaraza eden, bilerek veya bilme-
yerek zındıkaya yardım ettiğine bir delil:
Bu defa adliyece benden sordular ki: “kürt Atıf rejim aleyhinde çalı-
şıyor. demek onun muarızları rejime dayandılar.”
Ben de dedim: “rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz
var ve ne de düşünüyoruz. red başka, kabul etmemek başkadır; amel
etmemek daha başkadır. Hazret-i ömer’in (ra) taht-ı hükmünde, ka-
nun-i adalet-i şer’iyesini reddetmeyen ve ilişmeyen Yahudîlere, nasa-
râya ilişmiyordular. demek, kabul etmemek, idarece bir cünha, bir suç
teşkil etmiyor ki, o çeşit muhalifler ve münkirler, en kuvvetli padişahla-
rın idaresi ve siyaseti altında bulunmuşlar. İşte bu nokta-i nazardan, ri-
sale-i nur’un şakirtlerinden en müthiş bir muhalif, rejim müessesesini
tel’in etse, bilfiil idareye ilişmese, onun mefkûresine kanunen ilişilmez.
Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir onları tebrie eder.
HaşİYe 2:
Şimdi aldığımız haber: denizli valisi ehemmiyetli bir şifre ile
bura valisine, Atıf meselesini i’zam ederek, şifre yazmış. Hâfız-ı Haki-
kî’nin hıfzına dayanıp, telâş etmeyiniz; fakat, ihtiyat ediniz. Hapsolan
Atıf ve arkadaşlarına teselli veriniz. Ve merak etmesinler; Allah ke-
rîm’dir ve rahîm’dir.
1...,377,378,379,380,381,382,383,384,385,386 388,389,390,391,392,393,394,395,396,397,...478
Powered by FlippingBook