ahmEt naZiF ÇELEBi:
1891-1964. Maruf ismi, “Risale-i Nur’un İnebolu kahramanı Nazif Çelebi”dir.
İnebolu’da dünyaya geldi. Bediüzzaman’la ilk defa, 1908’de İnebolu’da tanıştı. Buna belki tanışma bile
denemezdi. Çünkü sadece göz göze gelmişlerdi. Ama ona olan sevgisinin derinleşmesine, bu bakış,
yetmişti. Bediüzzaman’a karşı ilk sevgi tomurcukları, henüz 17 yaşında iken belirmişti. Çünkü Bediüz-
zaman Hazretleri ünü dolayısıyla, gazetelerde sık sık yer alıyordu.
Otuz sene sonra, 1938’de Bediüzzaman’ın Kastamonu’ya sürgüne gönderildiğini duyunca, hemen
ziyaretine gitti. Denizli ve Afyon hapislerinde Üstadı ile birlikte bulundu. Nur’un hizmetine, sadece ken-
dini değil oğlu Selâhattin Çelebiyi de adadı. Hatta Selâhattin Çelebi, Nurların ilk defa teksir makinesi ile
çoğaltılmasında büyük pay sahibi olmuştu. Risale-i Nur’da “hanedan” olarak bahsedilen iki aileden biri
“Çelebi Hanedanı”dır.
Bediüzzaman Hazretleri onun hakkında, Emirdağ Lâhikasının 300. sayfasında şöyle bahseder:
“Kardeşimiz İnebolu Hüsrev’i Nazif Çelebi bana yazıyor ki: ‘Hizb-i Nuriye ve Salâvatın neşrini bitir-
dikten sonra ne münasip ise neşredeceğim’ diye soruyor.
“Hakikaten, o kardeşimizin Cevşenü’l-Kebîr’i ve Hizb-i Nuriye’yi salâvat ile beraber neşri, Nurculara
ve ehl-i imana büyük bir hizmettir. Cenab-ı Hak herbir harfine mukabil ona ve yardımcılarına bin se-
vap ihsan etsin. Âmin.” Mektupları, özellikle Kastamonu Lâhikası’nda yer almıştır.
ahmEt ŞiRanÎ:
(Ahmed Şiranlı [Şiranî] (1879/80–1942): Son devir Osmanlı ulemasındandır. II. Ab-
dülhamit, İttihat Terakki ve Cumhuriyet dönemlerini görüp yaşamıştır.
Memleketine atfen Şiranî lakabıyla anılıp tanınmıştır. Risale-i Nur’da ismi iki yerde zikredilmektedir.
(Emirdağ Lâhikası s. 144; Kastamonu Lâhikası, s. 152.) Birinde Ahmed Şirvanî olarak geçmekte ise de
bu sehven yazılmış olup, Şiranî olması gerekmektedir. Kendisinin de aralarında bulunduğu bazı İstan-
bul ulemasının Risale-i Nur hakkındaki takdir ve hüsnüniyetlerine yer verilmekte, bu zatların hatırı için
İstanbul hocalarıyla dost olunduğuna işaret edilmektedir.
Ziraatle uğraşan Mahmut Ağanın oğlu olan Ahmed’in doğum tarihi Hicrî 1297 olarak gösterilmekte-
dir. Buna göre 1879 veya 1880 yılında Gümüşhane’nin Şiran kazasına bağlı Karaca köyünde doğdu.
Medresede eğitim gördü ve Hicrî 1327 (1909) senesinde mezun olup, icazet aldı. Bu arada mezuniye-
tinden bir yıl evvel girdiği imtihanı kazanarak daha üst derecede bulunan Medresetü’l-Kuzât adı veri-
len ve kadı yetiştirilmek üzere açılmış bulunan okula dahil oldu.
Ahmed Şiranlı, daha önce bitirmiş olduğu medrese eğitiminden sonra kadılık eğitimi veren medre-
sede eğitimini sürdürdü. Hicrî 1331 (1912-1913) yılında Fatih Camiinde ders vermeye başladı. Hicrî 1332
(1914) tarihinde Medresetü’l-Kuzat’tan iyi derece ile mezun oldu. Böylece medrese eğitimini tamam-
lamış oldu.
Bir süre, Şeyhülislâm hakkında yazdığı ve “Mersiye-i Medaris” başlığını taşıyan eleştirel yazı üzerine
takibata uğradı. Divan-ı Harb-i Örfînin 20 Ocak 1916 tarihli oturumunda bir sene hapis ve 25 lira para
cezasına çarptırıldı.
Ahmed Şiranlı, 5 Ağustos 1918 tarihinde Darülhikmet-i İslâmiye Birinci Sınıf katipliğine getirildi. 28
Ocak 1919 tarihinde de, Darülhikmet-i İslâmiye azalarının makale ve yazılarının neşredildiği “Ceride-i
İlmiye”nin müdürlüğüne tayin edildi. 9 Nisan 1919 tarihinde istifa etti.
1 Eylül 1919 tarihinde yüksek öğrenimin görüldüğü Sahn Medresesi fıkıh müderrisliğine atandı. Bu
görevden evvel medrese eğitimlerinin üç kademesinden birinci kademesini teşkil eden ve “İbtidai Ha-
riç” olarak adlandırılan birimde de müderrislik yaptı.
Ahmed Şiranlı, 5 Ekim 1922 tarihinde daha önce kâtipliğinde bulunduğu Darü’l-Hikmet-i İslâmiye
üyeliğine tayin edildi. Bir süre sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisinin açılması üzerine, bazı memur-
lar gibi kendisi de açıkta kaldı.
Kastamonu LâhiKası | 397 |
Ş
ahıs
B
ilgileri