- a -
aBduLLah ÇaVuŞ:
Asıl ismi Abdullah Yavaşer’dir. İsparta’nın Eğirdir ilçesine bağlı Barla belde-
sinden olan bu zat, askerliğini çavuş rütbesi ile yaptığından “Abdullah Çavuş” olarak tanınmaktadır. Be-
diüzzaman Hazretlerinin sadık talebelerinden ve hizmetkârlarından olan Abdullah Çavuş, Denizli Ha-
pishanesinde Üstad Hazretleriyle birlikte bulunmuştu. Bu mahkeme beraatle neticelenmiş ve diğer ar-
kadaşlarıyla birlikte tahliye olmuşlardı. Abdullah Yavaşer, 1960 senesinde Hakkın rahmetine kavuş-
muştur.
aBduRRahman:
Yirmi altı yaşında vefat eden Abdurrahman, Bediüzzaman Hazretlerinin ağa-
beyi Molla Abdullah’ın oğludur. Onun bu kadar genç yaşta vefatı Bediüzzaman’ı çok üzmüştür. O ka-
dar ki, Bediüzzaman onu unutamadığını risalelerde ifade etmiştir. Sonraki bazı talebelerini (Zübeyir
Gündüzalp, Hulûsi Yahyagil gibi) onun ismi ile de yad ederek anmıştır: ikinci Abdurrahman gibi… Bedi-
üzzaman Hazretleri onu, “manevî evlât” sıfatı ile yad etmiş, cesaret ve zekâvetini övmüştür. Ayrıca Ri-
sale-i Nur’da ondan, diğer üstün vasıflarını da sayarak bahsetmiştir. Bu bahisler, özellikle Yirmi Altıncı
Lem’a’nın On İkinci Ricasında yer almaktadır. Bediüzzaman Hazretleri ile yeğeni Abdurranman arasın-
daki ilişki bu bölümde ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Abdurrahman, Bediüzzaman Hazretlerinin
Eski Said dönemindeki en yakın talebesi olmakla birlikte, şahsî hizmetlerini de yapmıştır.
aBdüLKadiR GEYLânÎ:
Kadiriye tarikatının kurucusu. 470’te (1077) Gilân eyalet merkezine bağlı
Neyf köyünde doğan Geylânî’nin babası, Ebu Salih Mûsa’nın dindar bir kimse olduğu bilinmekle birlik-
te, devrin tanınmış sufilerinden Ebu Abdullah Savmai’nin kızı olan annesi Ümmü’l-Hayr Emetü’l-Ceb-
bar Fatıma’nın da kadın velilerden olduğu kabul edilir. Küçük yaşta annesini kaybeden Abdülkadir, de-
desi Savmaî’nin himayesinde büyür ve tahsiline devrin ilim ve kültür merkezi olan Bağdat’ta devam
eder. Orada, Ebu Galib bin Bakıllânî, Cafer es-Serrâc, Ebu Talib bin Yusuf gibi âlimlerden hadis; Ebu Sa-
id Muharrimi, Ebu Hattab gibi hukukçulardan fıkıh, Zekeriya-i Tebrizî gibi dilcilerden de dil ve edebiyat
öğrenimi görür. Kısa zamanda usul ve fürû ve mezhepler konusunda geniş bilgi sahibi olur ve Ebu’l-
Hayr Muhammed bin Müslim Debbas vasıtasıyla tasavvufa intisap eder. Bağdat’a gittiği zaman men-
sup olduğu Şafiî mezhebini bırakarak mizacına daha uygun gelen Hanbeli mezhebine giren Abdülka-
dir-i Geylânî, hayatının sonuna kadar her iki mezhebe göre fetva vermiş, ancak yaşadığı dönemde Han-
belilerin imamı olmuş ve bundan dolayı kendisine “Muhyiddin” (dini ihya eden) ünvanı verilmiştir. Eser-
leri: El-GunyeliTâlibîTariki’l-Hak,Fethu’r-Rabbânive’l-Feyzû’r-Rahmanî,Fütûhû’l-Gayb,Füyüzât-ıRab-
baniyeveEvrâdi’l-Kâdiriye,Mektûbat,Sırrû’l-EsrarveMazharü’lEnvar,Delâil,Sirâcü’l-VehhâcfiLeyletil
Mirac,Usûli’d-Din,Esmaü’l-Hüsnâ,Kitab-ıHamse-iGeylânî.
aBdüLmECid nuRsÎ:
Abdülmecid Ünlükul (Nursî) 1884-1967. Bediüzzaman’ın kardeşi, İşaratü’l-
İ’caz ve Mesnevi-i Nuriye’yi Arapçadan Türkçeye çeviren mütercim. Abdülmecid, 1884 yılında Bitlis’in
Hizan kazasının İsparit nahiyesine bağlı Nurs köyünde doğdu. İlk eğitimini burada aldı. Nurs köyünden
sonra Arvas’ta eğitimine devam etti. Buradan ayrıldıktan sonra (1900) Van’a gitti. Van’da kaldığı on
dört yıl, eğitim sürecinde ayrı bir öneme sahiptir. Buradaki Horhor Medresesinde ağabeyinin nezare-
tinde iki yüzü aşkın talebe ile birlikte eğitimine devam etti. Özellikle Arap dili ve edebiyatı dalında çok
büyük bir aşama katetti. Nitekim bu sebepten dolayıdır ki, Bediüzzaman İşaratü’l-İ’caz ve Mesnevî-i
Nuriye eserlerinin Arapçadan tercüme edilmesi işini ona vermiştir. Abdülmecid, Birinci Dünya Savaşı-
nın başlaması üzerine Bediüzzaman’ın idaresinde savaşa katıldı. Abdülmecid, Rusların hücumundan
ve istilâsından kurtulan bazı akrabaları ile birlikte Van’dan ayrılarak Diyarbakır üzerinden Şam’a gitti.
Üç yıl burada kaldıktan sonra 1917 yılında Diyarbakır’a geri döndü.
Kastamonu LâhiKası | 395 |
Ş
ahıs
B
ilgileri
Kastamonu LâhiKası Şahıs BiLGiLERi