Kastamonu Lahikası - page 228

Lemaat’tan
Fatiha’nın ahiRindE iŞaREt oLunan
üÇ YoLun BEYanı
ey birader-i püremel! Hayalini ele al, benimle beraber gel.
İşte bir zemindeyiz. etrafına bakarız; kimse de görmez
bizi.
Çadır direkleri hükmünde yüksek dağlar üstünde, ka-
ranlıklı bir bulut tabakası atılmış. Hem o dahi kaplatmış
zeminimizin yüzü,
Müncemit bir sakf olmuş. Fakat altı, yüzü açıkmış; o yüz
güneş görürmüş. İşte bulut altındayız; sıkıyor zulmet bi-
zi.
sıkıntı da boğuyor; havasızlık öldürür. Şimdi bize üç yol
var, bir âlem-i ziyadar. Bir kere seyrettimdi, bu zemin-i
mecazî.
evet, bir kere buraya da gelmişim, üçünde ayrı ayrı git-
mişim. Birinci yolu budur: ekseri burdan gider. o da
devr-i âlemdir, seyahate çeker bizi.
İşte biz de yoldayız, böyle yayan gideriz. Bak şu sahranın
kum deryalarına, nasıl hiddet saçıyor, tehdit ediyor bi-
zi.
ahir:
son.
âlem-i ziyadar:
ışıklı âlem.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
birader-i püremel:
çok emel-
leri, ümitleri olan; arkadaş,
kardeş.
derya:
deniz.
devr-i âlem:
dünya seyahati,
dünya gezisi, dünyayı gezme.
ekser:
çoğunluk.
fatiha:
Kur’ân-ı Kerim’in birin-
ci suresi.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
müncemit:
donmuş, buz ha-
linde olan.
sahra:
büyük çöl, geniş saha.
sakf:
tavan, çatı, dam.
tabaka:
kat, katman.
tehdit:
korkutma, gözdağı
verme.
zemin:
yer.
zemin-i mecazî:
gerçek ma-
nada olmayan yer, zemin.
zulmet:
karanlık.
| 228 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,218,219,220,221,222,223,224,225,226,227 229,230,231,232,233,234,235,236,237,238,...478
Powered by FlippingBook