Kastamonu Lahikası - page 237

güya şu güneş bizlerle konuşuyor. der: “ey kardeşleri-
miz! tevahhuşla sıkılmayınız. ehlen sehlen, merhaba,
hoş teşrif ettiniz. Menzil sizin; ben bir mumdar-ı şeh-
naz.
“Ben de sizin gibiyim; fakat safî, isyansız, mutî bir hiz-
metkârım. o zat-ı ehad-i samed ki, mahz-ı rahmetiy-
le hizmetinize beni musahhar-ı pürnur etmiş. Benden
hararet, ziya; sizden namaz ve niyaz.”
Yahu, bakın kamere. Yıldızlarla denizler, herbiri de ken-
dine mahsus birer lisanla, “ehlen sehlen, merhaba,”
derler. “Hoş geldiniz, bizi tanımaz mısınız?”
sırr-ı teavünle bak, remz-i nizamla dinle. Herbirisi söylü-
yor: “Biz de birer hizmetkâr, rahmet-i zülcelâl’in birer
âyinedarıyız. Hiç de üzülmeyiniz, bizden sıkılmayınız.
“zelzele na’raları, hâdisat sayhaları sizi hiç korkutmasın,
vesvese de vermesin. zira onlar içinde bir zemzeme-i
ezkâr, bir demdeme-i tesbih, velvele-i naz ü niyaz.
“sizi bize gönderen o zat-ı zülcelâl, ellerinde tutmuştur
bunların dizginlerini.” İman gözü okuyor yüzlerinde
ayet-i rahmet, herbiri birer avaz.
ey mü’min-i kalb-i hüşyar! Şimdi gözlerimiz bir parça
dinlensinler. onların bedeline hassas kulağımızı ima-
nın mübarek eline teslim ederiz, dünyaya göndeririz.
dinlesin leziz bir saz.
K
astamonu
L
âhiKası
| 237 |
rahmeti.
remz-i nizam:
düzgünlüğün işa-
reti.
sâfî:
samimî, hâlis, saf.
sayha:
bağırma, nâra atma, hay-
kırma, çığlık.
saz:
güzel nağmeler çıkaran çalgı
aleti.
sırr-ı teavün:
yardımlaşma sırrı.
teşrif:
şereflendirme, şeref ver-
me.
tevahhuş:
korkulu bir şekilde
emin olmayarak bakma.
velvele-i naz ü niyaz:
ortalığı
çınlatan yakarışlar.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kalbe
gelen asılsız kötü ve sinsi düşün-
ce.
Zat-ı Ehad-i samed:
her şey ken-
disine muhtaç olduğu hâlde, ken-
disi hiçbir şeye muhtaç olamayan
ve birliği her bir şeyde tecelli
eden Allah.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haşmet sahibi olan zat, Allah.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
zemzeme-i ezkâr:
Allah’ı çeşitli
isimleri ile zikretmekle çıkan hoş
sesler.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
avaz:
bağırtı, çığlık.
ayet-i rahmet:
rahmet delili.
âyinedar:
ayna tutan.
bedel:
karşılık.
demdeme-i tesbih:
tesbih
sesleri, zikir cıvıltıları.
dizgin:
.
ehlen sehlen:
hoş geldiniz,
safâ geldiniz.
güya:
sanki.
hâdisat:
hadiseler, olaylar.
hararet:
sıcaklık.
hassas:
incelikli, en ufak ölçü-
leri sağlıklı ve kesin olarak
veren.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
iman:
inanç, itikat.
isyan:
başkaldırma, itaatsiz-
lik, emre karşı gelme.
kamer:
ay.
leziz:
lezzetli, tatlı.
lisan:
dil.
mahz-ı rahmet:
rahmetin tâ
kendisi, korumanın en üstü-
nü, yargılamanın en iyisi, esir-
gemenin en güzeli.
menzil:
ev, oda, yer.
mumdar-ı şehnaz:
çok güzel
aydınlatıcı.
musahhar-ı pürnur:
nurlu,
nur saçan hizmetkâr, itaatkar.
mutî:
itaat eden, boyun eğen.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mü’min-i kalb-i hüşyar:
kal-
bi uyanık mü’min.
nara:
yüksek sesle bağırma,
haykırma.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
rahmet-i Zülcelâl:
güzellik ve
haşmet sahibi olan Allah’ın
1...,227,228,229,230,231,232,233,234,235,236 238,239,240,241,242,243,244,245,246,247,...478
Powered by FlippingBook