Kastamonu Lahikası - page 234

ki âcize, zaife.
Saniyen
, nefiste olan hacatın susmasına
teveccüh ediyoruz. Vâesefâ, durmayıp bağırırlar görü-
rüz.
Salisen
, istimdatkârâne, bir halâskârı için bağırır, çağırı-
rız; ne kimse işitiyor, ne cevabı veriyor. Biz de zanne-
diyoruz:
Herbir şey bize düşman, herbir şey bizden garip. Hiçbir
şey kalbimize bir teselli vermiyor; hiç emniyet bahşet-
mez, hakiki zevki vermez.
Rabian
, biz ecram-ı ulviyeye baktıkça, onlar nazara verir
bir havf ile dehşeti. Hem vicdanın müz’ici bir tevahhuş
geliyor akılsûz, evhamsâz.
İşte, ey birader! Bu dalâletin yolu, mahiyeti şöyledir. kü-
fürdeki zulmeti bu yolda tamam gördük. Şimdi de gel
kardeşim, o ademe döneriz.
tekrar yine geliriz. Bu kere tarikımız sırat-ı müstakimdir,
hem imanın yoludur. delil ve imamımız, inayet ve
kur’ân’dır, şehbaz-ı edvarpervaz.
İşte sultan-ı ezel’in rahmet ve inayeti vaktâ bizi istedi,
kudret bizi çıkardı, lütfen bizi bindirdi kanun-i meşiete
etvar üstünde perdâz.
Şimdi bizi getirdi, şefkat ile giydirdi şu hil’at-ı vücudu.
emanet rütbesini bize tevcih eyledi; nişanı, niyaz ve
namaz.
âcize:
güçsüz, kabiliyetsiz, bece-
riksiz.
adem:
yokluk.
akılsûz:
akla ters, aklı rahatsız
eden, aklı yok eden.
bahş:
bağış, ihsan, verme.
birader:
kardeş.
dalâlet:
Hak ve hakikatten sap-
ma, doğru yoldan ayrılma, azma.
dehşet:
büyük tehlike karşısında
korkma ve şaşırıp kalma.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan.
ecram-ı ulviye:
yüksekteki küt-
leler, yıldızlar ve gezegenler.
emanet:
birine geçici olarak
b?rak?lan ve teslim al?nan kişice
korunmas? gereken eşya, kimse
vb., inam, vedia.
emniyet:
eminlik, güvenlik, kor-
kusuzluk.
etvar:
hâl ve hareketler, işler,
tarzlar, tavırlar.
evhamsaz:
evham veren.
garip:
yabancı.
hâcât:
hâcetler, ihtiyaçlar.
hakikî:
gerçek.
halâskâr:
kurtarıcı.
havf:
korku, korkma.
hil’at-i vücut:
vücudun üzerinde-
ki giysi.
imam:
önder, rehber.
iman:
inanç, itikat.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
istimdatkârâne:
yardım isterce-
sine, yardım umarak.
kanun-ı meşiet:
her dileğini yeri-
ne getirebilme kanunu. irade ka-
nunu.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliğine
inanmama, müşriklik, imansızlık.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteliği.
müz’iç:
rahatsız eden, sıkıntı ve-
ren.
nazar:
bakış, dikkat.
nefs:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
nişan:
iz, belirti, alamet.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
perdaz:
tertipleyen, düzenle-
yen, düzeltici.
rabian:
dördüncü olarak.
rahmet:
şefkat, merhamet,
bağışlama ve esirgeyicilik.
rütbe:
sıra, derece, mertebe,
paye.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
sırat-ı müstakim:
hak yol, Al-
lah’ın gösterdiği hidayet yolu.
sultan-ı Ezel:
kudret kuvvet
ve iktidarı zamanla kayıtlı ol-
mayan, saltanatının başlangı-
cı olmayan sultan.
şefkat:
karşılıksız sevgi besle-
me, içten ve karşılıksız mer-
hamet.
şehbaz-ı edvarpervaz:
her
devirde, her asırda uçarcasına
hâkimiyetini kuran.
tarik:
yol.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me.
tevahhuş:
korkulu bir şekilde
emin olmayarak bakma.
tevcih:
rütbe ve memuriyet
verme.
teveccüh:
yönelme, sevgi, il-
gi.
vâesefâ:
esefler olsun, ne
üzüntü!.
vakta:
ne zaman, ne vakit.
vicdan:
insanın içindeki, iyiyi
kötüden ayırabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
zaife:
zayıf, güçsüz (kadın).
zulmet:
karanlık, Allah’ın nu-
rundan mahrum olma hâli.
| 234 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,224,225,226,227,228,229,230,231,232,233 235,236,237,238,239,240,241,242,243,244,...478
Powered by FlippingBook