Kastamonu Lahikası - page 240

Bir saadet-i acile, vicdanda mündericdir. Bir firdevs-i
manevî, kalbinde mündemiçtir. düşünmekse deşmek-
tir, şuur ise şiar-ı raz.
Şimdi ne kadar kalp ikaz edilirse, vicdan tahrik edilse,
ruha ihsas verilse, lezzet ziyade olur. Hem de döner
ateşi nur, şitası yaz.
Vicdanda firdevslerin kapıları açılır; dünya olur bir cen-
net. İçinde ruhlarımız, eder pervaz ü perdaz, olur Şeh-
bâz ü Şehnâz, yelpez namaz ü niyaz.
ey aziz yoldaşım! Şimdi Allahaısmarladık. gel, beraber
bir dua ederiz, sonra da buluşmak üzere ayrılırız.
(1)
n
Ú/
e'
G z n
º«/
?`n
à°r
ùo
Ÿr
G n
•Gn
ô°u
üdGÉn
fp
ór
gp
G { s
ºo
¡
s
?dn
G
ì@í
iCaZ iLE BEYan, i’CaZ-ı KuR’ân
Bir zaman rüyada gördüm ki, Ağrı dağı altındayım. Bir-
den o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı
cihânı.
Füc’eten bir adam yanımda peydâ oldu. dedi ki: “İcaz ile
beyan et, icmal ile icaz et, bildiğin enva-ı i’caz-ı
kur’ân’ı.”
daha rüyada iken tabirini düşündüm. dedim, şuradaki
infilâk, beşerde bir inkılâba misal. İnkılâpta ise elbet
hüdâ-i Furkanî,
âlem:
dünya.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
beşer:
insan, insanlık.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
enva-ı i’caz-ı Kur’ân:
Kur’ân’ın
çeşitli yönlerden mucizeliği.
firdevs:
Cennet, Cennetin en yük-
sek yeri.
firdevs-i manevî:
manevî cen-
net; cennet nimeti gibi.
Füc’eten:
birdenbire, ansızın, ani
olarak.
hüdâ-i Furkanî:
hakkı batıldan
ayıran Kur’ân’ın rehberliği.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
i’caz-ı Kur’ân:
Kur’an’ın mucizeli-
ği, yüksek ve erişilmez ifadesi.
icmal:
kısa anlatma, özetleme,
ayrıntılara girmeme.
ihsas:
hissetirme, sezdirme.
ikaz:
uyarı.
infilâk:
patlama, şiddetli patlama.
inkılâp:
değişme, dönüşüm, kök-
lü değişme.
misal:
örnek.
mündemiç:
bir şeyin içinde bulu-
nan, saklı olan.
münderic:
içine bulunan,
içinde yer almış, içindeki.
namaz ü niyaz:
namaz ve
dua.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
pervaz ü perdaz:
dengeli
uçuş, iki kanatla uçmak.
pervaz:
uçan, uçucu.
peydâ:
meydana gelme, açı-
ğa çıkma.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
saadet-i acile:
şimdiki saa-
det; peşin yaşanan geçici saa-
det.
şehbaz ü şehnaz:
kahraman-
lık ve güzellik.
şiar-ı raz:
gizli işaretler; sırrı
gizleyen perde, işaret.
şita:
kış.
şuur:
bilinç.
tabir:
rüya yorumu.
tahrik:
hareket ettirme, hare-
kete geçirme.
vicdan:
insanın içindeki, iyiyi
kötüden ayırabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
yelpez:
yelpaze, serinleten
alet.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
1.
Allah’ım, “Bizi doğru yola ilet. (Fatiha Suresi: 6.)” Âmin.
| 240 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,230,231,232,233,234,235,236,237,238,239 241,242,243,244,245,246,247,248,249,250,...478
Powered by FlippingBook