İman ve Küfür Muvazeneleri - page 20

evet, risale-i nur’da, iman ve küfür muvazeneleri ve
hidayet ve dalâlet mukayeseleri bu mezkûr hakikati bil-
müşahede ispat ediyor. Meselâ, Yirmi İkinci sözün İki
Makamının Bürhanları ve lem’alarına ve otuz İkinci sö-
zün Birinci Mevkıfına ve otuz üçüncü Mektubun pence-
relerine ve
Asa-yı Mûsa’
nın on Bir Hüccetine sair mu-
vazeneler kıyas edilse ve dikkat edilse anlaşılır ki, bu za-
manda küfr-i mutlakı ve mütemerrit dalâletin inadını kı-
racak, parçalayacak, risale-i nur’da tecelli eden haki-
kat-i kur’âniyedir.
İnşaallah, nasıl
Tılsımlar
mecmuasında, dinin mühim
tılsımlarını ve hilkat-i âlemin muammalarını keşfeden
parçalar o mecmuada toplanmış; aynen öyle de, ehl-i
dalâletin dünyada dahi cehennemlerini ve ehl-i hidayetin
dünyada dahi lezaiz-i cennetlerini gösteren ve iman cen-
netin bir manevî çekirdeği ve küfür ise cehennem zakku-
munun bir tohumu olduğunu gösteren nur’un o gibi
parçları, kısacık bir tarzda, bir mecmuacık olarak yazıla-
cak ve inşaallah neşredilecek.
[Şualar,
Yeni Asya neşriyat, eylül 2005; s. 1040-1048.]
®
bilmüşahede:
görerek, bizzat şa-
hit olarak, görür şekilde, görme
derecesinde.
bürhan:
delil, ispat, tanık, hüccet.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak, doğru yoldan ayrıl-
ma, azma, batıla yönelme.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
çıkanlar, azgın ve sapkın kimseler.
ehl-i hidayet:
hidayette ve doğru
yolda olanlar, hidayete erişmiş
kimseler.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir şeyin aslı
ve esası.
hakikat-i kur’âniye:
Kur’ân’ın aslı,
mahiyeti.
hidayet:
doğru olan, hak olan:.
hüccet:
delil, ispat, burhan; bir id-
diânın doğruluğunu ispat için gös-
terilen vesika, senet.
iman:
inanma, inanç, itikat, tasdik.
inşaallah:
Allah isterse, Allah
dilerse, Allah’ın emri olursa, Al-
lah izin verirse manalarında
kullanılan bir dua.
ispat:
delil ve şahit göstererek
doğruyu ortaya koyma, doğ-
ruyu delillerle gösterme.
keşif:
açma, meydana çıkar-
ma.
kıyas:
karşılaştırma, oranlama.
küfr-i mutlak:
kayıtsız şartsız
küfür, mutlak küfür, hiç bir
imanî hükmü, delili, hakikati
kabul etmeme, kesin ve tam
bir inkâr.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliği-
ne inanmama, Ona yakışma-
yacak sıfatlar yükleme.
lezaiz-i cennet:
cennetin lez-
zetleri, cennet zevkleri.
mecmua:
kitap.
mevkıf:
bölüm, kısım.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
muamma:
karışık, manası zor
anlaşılır şey, anlaşılmayan, an-
lamı gizli ve güç anlaşılır söz.
mukayese:
benzeterek veya
karşılaştırarak değerlendirme,
kıyas etme, kıyaslama.
muvazene:
ölçü, kıyas, muka-
yese.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mütemerrit:
temerrüt eden,
dik başlılık eden, dik başlı,
inatçı; kötü fiilinde direnen,
inatlaşan.
sâir:
diğer, başka, gayri, öteki.
tecelli:
açılıp belirme, açıkça
ortaya çıkma, aydınlanma.
tılsım:
herkesin bilip çözeme-
diği gizli sır, bilmece.
zakkum:
cehennemde yeti-
şen bir ağaç.
m
ühim
B
ir
S
uale
C
evap
| 20 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19 21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,...412
Powered by FlippingBook