W
(1)
o
Ú/
©n
à°r
ùn
f /
¬p
Hn
h
Én
fp
óu
«°n
S '
¤n
Y o
?n
Ó°s
ùdGn
h o
Iƒ'
?° s
üdGn
h n
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q ! o
ór
ªn
ër
dn
G
(2)
n
Ú/
©n
ªr
Ln
G /
¬p
Ñr
ën
°Un
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h m
ós
ªn
ëo
e
Gayet mühim bir suale verilen çok ehemmiyetli bir ceva-
bı burada yazmaya münasebet geldi. Çünkü kırk sene
evvel, Eski Said o dersinde bir hiss-i kablelvuku ile Risale-i
Nur’un harika derslerini ve tesiratını görmüş gibi bahsedi-
yor. Onun için o sual ve cevabı yazacağız. Şöyle ki:
Çoklar tarafından hem bana, hem bazı nur kardeşle-
rime sual etmişler ve ediyorlar ki:
“neden bu kadar muarızlara karşı ve muannit feylesof-
lara ve ehl-i dalâlete mukabil risale-i nur mağlûp
olmuyor? Milyonlar kıymettar hakikî kütüb-i imaniye ve
İslâmiyenin intişarlarına bir derece set çektikleri hâlde;
sefahat ve hayat-ı dünyeviyenin lezzetleriyle çok biçare
gençleri ve insanları hakaik-ı imaniyeden mahrum bırak-
tıkları halde, en şiddetli hücum ve en gaddarâne muamele
ve en ziyade yalanlarla ve aleyhinde yapılan propaganda-
larla risale-i nur’u kırmak, insanları ondan ürkütmek ve
vazgeçirmeye çalıştıkları halde; hiçbir eserde görülmediği
bir tarzda, risale-i nur’un intişarı, hatta çoğu el yazması
ile altı yüz bin nüsha risalelerinden kemal-i iştiyak ile
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 13 |
m
ühim
B
ir
S
uale
C
evap
ilgili kitaplar.
mağlûp:
boyun eğme, yenilme,
yenilmiş olma.
mahrum:
istediğini, dilediğini elde
edemeyen, bir şeye sahip olama-
yan, yoksun.
muamele:
davranma, davranış, bi-
rine karşı her hangi bir davranışta
bulunma.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
muarız:
muhalefet eden, karşı çı-
kan, muhalif.
mukabil:
karşı, karşılık, muâdil.
mühim:
düşündüren, düşündürü-
cü.
münasebet:
münasiplik, iki şey
arasındaki uygunluk.
nüsha:
yazılı, yazılmış şey.
propaganda:
bir inanç, düşünce,
doktrin v.b. ni başkalarına tanıt-
mak, benimsetmek amacını gü-
den ve çeşitli vasıtalarla yapılan
faaliyet.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
sefahet:
zevk, eğlence ve yasak
şeylere düşkünlük, sefihlik.
set:
kapama, tıkama, engel olma.
sual:
soru.
tesirat:
etkiler, tesirler.
ziyade:
çok, fazla.
aleyh:
karşı, karşıt.
bîçare:
çaresiz, zavallı, şaşkın.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
eser:
kitap.
feylesof:
felsefe ile uğraşan, fi-
lozof.
gaddarâne:
zalimce, gaddar-
ca, merhametsizce, haincesi-
ne.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikî:
gerçek, sahici.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vu-
kuundan önce hissetme, bir
hadisenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
intişar:
yayılma, dağılma, neş-
rolunma.
kemal-i iştiyak:
istek ve arzu-
nun son derecesi, tam bir istek
ve arzu.
kıymettar:
kıymetli, değerli,
pahalı.
kütüb-i imaniye:
imanî mese-
leleri anlatan kitaplar, imanla
1.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Ve sadece Ondan yardım dileriz.
2.
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, alemlerin rabbi olan Allah'a mah-
sustur. Efendimiz Muhammed'e (
ASM
), bütün Al ve Ashabına salat ve selam olsun.
]
On Beşinci Şuadan alı-
nan bu parça Afyon’da
1949’da Türkçe olarak
telif edilmiştir.