Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 595

nEFisTPErEsTlErin naZar-I dikkaTinE
Bir lokma
(HaşİYe)
kırk paraya, bir lokma on kuruşa; ağ-
za girmeden, boğazdan geçtikten birdirler. Yalnız birkaç
saniye, ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan zaika-
yı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, isra-
fın en sefihidir.
eskide, ekser İslâm aç değildi; tereffühe ihtiyâr vardı.
Şimdi açtır; telezzüze ihtiyâr yoktur.
a a a
lEZZETPErEsTlErin naZar-I dikkaTinE
İnsan eski zamanını düşünse, ya lisanı veya kalbi, ya
“Ah, ah!” veya “oh, oh!” tahattur veya telâffuz edecek-
tir.
“Ah” müstetir elemin tercümanıdır. “oh” ruhta muz-
mer bir lezzet ve nimetin muhbiridir.
“Ah”ı dedirten, lezaiz-i maziyenin tasavvur-i zevalidir.
Çünkü zeval-i elem lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet de
elemdir. Şairlerin divanları, tasavvur-i zeval-i lezzetten
gelen bir elem-i fikrînin birer feryadıdır.
“oh,” yani “elhamdülillâh” dedirttiren, âlâm-ı maziye-
nin tasavvur-i zevali, verdiği lezzet-i ruhaniyenin ünvanı-
dır. demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme
tebessüm etmeli, hoş geldin demeli.
a a a
sefih:
zevk ve eğlenceye düşkün,
akılsız.
tahattur:
hatırlama.
tasavvur-i zeval:
yokluğu, bitişi,
sonu düşünme.
tasavvur-i zeval-i lezzet:
lezzetin
sona ereceği düşüncesi.
tebessüm etmek:
gülümsemek.
telâffuz etmek:
söylemek.
telezzüz:
lezzet, tad alma, hoşlan-
ma, hoşa gitme.
tereffüh:
refaha erme, rahata ka-
vuşma, bolluk ve rahatlık içinde
yaşama.
ünvan:
ad, isim, lâkap.
zaika:
tat alma duygusu.
zeval-i elem:
sıkıntının sona er-
mesi.
zeval-i lezzet:
lezzetin sona er-
mesi.
ziyade:
pek fazla.
âlâm-ı maziye:
sona ermiş
geçmiş elemler.
divan:
klasik Türk edebiyatı
(Divan Edebiyatı) şairlerinin şi-
irlerinin toplandığı kitap.
ekser:
en çok, pek çok.
elem:
acı, ağrı.
elem-i fikrî:
fikre ait elem.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, hamd Allah’a aittir.
feryat:
haykırma, çığlık.
haşiye:
dipnot.
hevesî:
hevese zevke ait.
ihtiyâr:
seçme, tercih etme.
ilâve etmek:
eklemek.
islâm:
Müslümanlar.
israf:
gereksiz yere harcama,
ihtiyaçtan fazlasını harcama,
savurganlık.
kıymet:
değer.
lezaiz-i maziye:
tadılan lez-
zetler.
lezzet:
zevk, haz, keyif.
lezzet-i ruhaniye:
ruhanî lez-
zet ve zevk, cismanî olmayan
lezzet.
lisan:
dil.
memnun:
sevinmiş, sevinçli.
mugaddilik:
gıdalı oluş, besle-
yicilik.
muhbir:
haber veren.
muvakkat:
geçici.
muzmer:
gizli, saklı, örtülü, dı-
şarı vurulmamış.
müfettiş:
araştıran, araştırıcı.
müstetir:
gizlenen, gizli, saklı,
örtülü.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakış.
nefisperest:
nefsine düşkün,
nefsini seven; Cenab-ı Hakkın
emir ve yasaklarına uymayıp,
nefsinin istekleri doğrultusun-
da hareket eden kişi.
nimet:
iyilik, ihsan, bağış.
ruh:
cevher, can.
HaşİYe:
Mugaddilikte ikisi bir iken, hevesî sanatlar birinin kıymetine ver-
giler ilâve ediyor.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 595 |
i
ŞaraT
1...,585,586,587,588,589,590,591,592,593,594 596,597,598,599,600,601,602,603,604,605,...790
Powered by FlippingBook