Hutbe-i şamiyenin İkinci Zeyli
(1)
Hakikat Çekirdekleri
Otuz beş sene evvel tabedilen Hakikat Çekirdekleri
namındaki risaleden vecizelerdir.
W
m
ó s
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S '
¤n
Y o
?n
Ó° s
ùdGn
h o
Iƒ '
?° s
üdGn
h n
Ú
p
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q! o
ó r
ªn
ër
dn
G
(2)
n
Ú
p
©n
ªr
Ln
G =
p
¬p
Ñ r
ë°n
Un
h
p
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h
1.
Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçe-
tesi, ittiba-ı kur’ân’dır.
(Muhakemat)
2.
Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tâli’siz bir devle-
tin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İs-
lâmdır.
(Münazarat)
3.
Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi
kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele malik olma-
yan kimse, kâinatta dava-i halk ve iddia-i icat ede-
mez. zira her şey her şeyle bağlıdır.
(Nokta)
4.
Haşirde bütün zevilervahın ihyası, mevtâlûd bir nevm
ile kışta uyuşmuş bir sineğin baharda ihya ve inşasın-
dan kudrete daha ağır olamaz. zira kudret-i ezeliye
zatiyedir; tagayyür edemez, acz tahallül edemez, ava-
ik tedahül edemez. onda meratip olamaz; her şey
ona nispeten birdir.
(Nokta)
kavim:
insan topluluğu, aile, akra-
ba.
kudret:
güç, kuvvet.
kudret-i ezeliye:
başı-sonu olma-
yan sonsuz İlâhî kudret, kuvvet.
kıt’a:
yer yüzündeki yedi büyük
kara parçasından her biri.
malik:
sahip.
mariz:
hastalıklı; maddî ve manevî
hastalıklı, sıkıntılı, illetli.
meratip:
mertebeler, basamaklar.
mevtâlûd:
ölüm gibi.
nam:
isim, ad.
nevm:
uyku.
nispeten:
kıyasla, oranla.
nücum:
yıldızlar.
rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
rahîm:
acıyan, merhamet eden,
şefkat eden Allah.
rahman:
rahmeti bütün herkese
yayılan ve bütün yaratılmışların rı-
zıklarını ve geçim şekillerini içine
alan rahmetin sahibi Allah.
reçete:
ilâç listesi.
risale:
bir konuda yazılan küçük
kitap, mektup.
salât:
dua; Hz. Muhammed’e, asha-
bına, ailesine Allah’ın rahmet ve
mağfiretini, meleklerin istiğfarını ve
mü’minlerin dualarını dileme.
şümus:
güneşler.
tab etmek:
yazmak, basmak.
tagayyür:
değişme, başkalaşma.
tahallül:
araya girme.
tâli’siz:
kısmetsiz, bahtsız, mutsuz.
tedahül:
içine girme, müdahale
etme.
unsur:
millet, kavim.
uzuv:
organ.
vecize:
kısa fakat ifadece kuvvetli
söz, özdeyiş.
zatiye:
zatla ilgili, kendisinden
olan.
zevilervah:
ruh sahipleri, canlılar.
zira:
çünkü.
acz:
güçsüzlük.
Âl ve ashap:
Peygamberimi-
zin aile fertleri ve Sahabeler.
âlem:
tüm kâinat, cihan.
alil:
hasta, hastalıklı.
arz:
yer, dünya.
asır:
yüzyıl.
avaik:
engeller, zorluklar.
azamet:
büyüklük, yücelik.
bahtsız:
tâli’siz, kısmetsiz.
dava-i halk:
yaratma iddiası.
hakikat:
gerçek, doğru.
hamd:
övme, yüceltme.
haşir:
ikinci diriliş, Allah’ın, ölü-
leri diriltip mahşere çıkarması.
iddia-i icat:
yaratma, icat et-
me iddiası.
ihya:
diriltme.
inşa:
vücuda getirme, yarat-
ma.
ittiba-ı kur’ân:
Kur’ân’a tâbi
olma.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği.
kâinat:
evren, varlıklar.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 603 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
-ı
1.
Buraya Üstadımızın Risale-i Nur’a dâhil ederken gözden geçirdiği hâli ile derç ettiğimiz
vecizelerin sonlarına istifadeye medar olacağı ümidiyle, ilk baskıda olduğu gibi, alındıkları
eserlerin isimlerini parantez içinde kaydetmeyi uygun gördük.
2.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salât ve
selâm da Efendimiz Muhammed (
ASM
) ve onun bütün Âl ve Ashabı üzerine olsun.