35.
zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş; hıyanet, ha-
miyet libasını giymiş; cihada, bağy ismi takılmış; esa-
rete hürriyet namı verilmiş. ezdat, suretlerini müba-
dele etmişler.
(Münazarat)
36.
Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.
(Münazarat)
37.
Aç canavara karşı tahabbüp, merhametini değil, iş-
tihasını açar; hem de diş ve tırnağının kirasını da is-
ter.
(Münazarat)
38.
zaman gösterdi ki, cennet ucuz değil; Cehennem
dahi lüzumsuz değil.
(Sünuhat)
39.
dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, se-
beb-i tevazu ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbü-
re sebep olmuştur. Fukaranın aczi, avamın fakrı, se-
beb-i merhamet ve ihsan iken, esaret ve mahkûmi-
yetlerine müncer olmuştur.
(İşaratü’l-İ’caz)
40.
Bir şeyde mehasin ve şeref hâsıl oldukça, havas-
sa peşkeş ederler; seyyiat olsa, avama taksim eder-
ler.
(Tulûat)
41.
gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi
edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
(Tulûat)
42.
Bütün ihtilâlât ve fesadın asıl madeni ve bütün ah-
lâk-ı rezilenin muharrik ve menbaı, tek iki kelimedir:
•
Birinci kelime
: “Ben tok olsam, başkası açlık-
tan ölse bana ne.”
•
ikinci kelime
: “İstirahatim için zahmet çek; sen
çalış, ben yiyeyim.”
nüllülük.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
menba:
kaynak, herhangi bir şe-
yin çıktığı yer.
menfaat:
fayda, kâr, gelir.
merhamet:
acımak, şefkat göster-
mek.
meziyet:
üstünlük vasfı, değerlilik
muharrik:
hareketlendiren, hare-
kete geçiren.
mübadele:
değiş-tokuş.
müncer olmak:
bir tarafa sürük-
lenmek, netice vermek.
nisyan:
unutma, akla gelmeme.
peşkeş:
başkasının malını birine
bağışlama.
sebeb-i merhamet:
acıma, mer-
hamet etme sebebi.
sebeb-i tevazu:
alçak gönüllülük
sebebi.
seyyiat:
fenalıklar, kötülükler.
siyaset:
politika, devlet idaresi.
suret:
biçim, görünüş, şekil.
şeref:
başkalarının gösterdiği say-
gının dayandığı kişisel değer, onur,
seçkinlik.
tahabbüp:
sevgi gösterme, mu-
habbet etme.
tahakküm:
baskı, zorbalık etme.
taksim:
bölme, paylaştırma.
tekebbür:
kibirlenme, büyüklük
satma.
tenâsi:
unutulma, unutmuş gö-
rünme.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
acz:
güçsüzlük.
adalet:
doğruluk, hakkaniyet,
âdillik.
ahlâk-ı rezile:
kötü ahlâk.
avam:
halkın büyük kısmı,
umum, herkes.
bağy:
zulüm, tecavüz.
cihad:
din, düşmanlarıyla mü-
cadele, savaş, harb.
ene:
ben, benlik.
esaret:
tutsaklık, kölelik.
ezdat:
zıtlar.
ezhan:
zihinler, fikirler.
fakr:
yoksulluk.
fesat:
bozukluk, bozukluk.
fukara:
fakirler.
gaye-i hayal:
hayal edilen ga-
ye, ideal.
hamiyet:
insanda bulunan
din, millet, vatan gibi mukad-
des değerler ile kendi aile ve
yakınlarını koruma duygusu
ve gayreti.
hâsıl:
meydana gelen, ortaya
çıkan, beliren.
havas:
önde gelenler, üst ta-
baka, seçkinler, zenginler sını-
fı.
hürriyet:
hür, bağımsız olma.
hıyanet:
hainlik, ihanet.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, bağışlama.
ihtilâlât:
ayaklanmalar, isyan
etmeler,
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
iştiha:
yemeğe karşı duyulan
istek, açlık.
külâh:
başlık.
libas:
elbise.
lüzum:
gerekme.
maden:
kaynak, menba.
mahkûmiyet:
hükümlülük,
tutukluluk.
mahviyet:
tevazu, alçak gö-
Eski said dönEmi EsErlEri
| 609 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
-ı