65.
Havf ve zaaf tesirat-ı hariciyeyi teşci eder.
(Sünuhat)
66.
Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edil-
mez.
(Sünuhat)
67.
tasadduk malda olduğu gibi, ilimde, fikirde, fiilde de
olur.
(1)
(İşaratü’l-İ’caz)
68.
Şimdilik İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir
hastalıktır.
(Sünuhat)
69.
deli adama “İyisin, iyisin” denilse iyileşmesi, iyi ada-
ma “Fenasın, fenasın” denilse fenalaşması nadir de-
ğildir.
(Münazarat)
70.
düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur; düş-
manın dostu, dost kaldıkça düşmandır.
(Sünuhat)
71.
İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse, “Melektir”
der, rahmet okur; muhalifinde melek görse, “libası-
nı değiştirmiş şeytandır” der, lânet eder.
(Sünuhat)
72.
Bir derdin dermanı, başka bir derde zehir olabilir.
Bir derman, haddinden geçse, dert getirir.
(Münazarat)
73.
p
äÉn
æ`n
µ°s
ùdG p
?j/
ôr
ën
àp
d r
ân
?p
?o
N l
á n
d'
G o
óo
fÉn
°ùs
àdG Én
¡«/
a »/
à s
dG o
ás
«p
©r
ªn
ér
dn
G
(2)
p
äÉn
c n
ôn
?r
G p
Ú/
µ°r
ùn
àp
d r
ân
?p
?o
N l
án
d'
G o
óo
°SÉn
ës
àdG Én
¡«/
a »/
às
dG o
án
YÉn
ªn
÷r
Gn
h
(Münazarat)
74.
Cemaatte vahid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir
darbı gibi küçültür.
(HaşİYe)
(Münazarat)
HaşİYe:
Hesapta, malûmdur ki, darp ve cem ziyadeleştirir. dört kere dört
on altı olur. Fakat, kesirlerde darp ve cem bilâkis küçültür. sülüsü sülüs ile
darp etmek, tüsu olur, yani dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlar-
da sıhhat ve istikamet ile vahdet olmazsa, ziyadeleşmekle küçülür, bozuk
olur, kıymetsiz olur.
bilâkis:
aksine, tersine olarak.
cem:
toplama; toplanma.
cemaat:
topluluk, insan topluluğu.
cemiyet:
topluluk, birlik.
darp:
çarpma.
derman:
ilâç.
feda:
gözden çıkarma.
fena:
kötü.
had:
sınır.
haset:
kıskançlık, çekemezlik.
haşiye:
derkenar, dipnot.
havf:
korku, korkma.
ispanyol hastalığı:
İspanyol nez-
lesi denilen grip hastalığı.
istikamet:
doğruluk.
kesir:
bölme işlemi.
lânet:
kötü olmasını istemek,
kötü dua.
libas:
elbise.
malûm:
bilinen.
maslahat:
fayda, gaye.
mazarrat:
zararlar, zarar ver-
meler.
mevhum:
gerçekte olmadığı
hâlde var sayılan; vehmî.
muhakkak:
doğru, gerçek; ke-
sin.
muhalif:
karşı, karşıt, zıt.
nadir:
az, ender bulunan.
rahmet:
acıma, merhamet et-
me, esirgeme, bağışlama.
siyaset:
politika, devlet idare-
si.
sülüs:
üçte bir.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
tasadduk:
sadaka verme, ba-
ğış yapma.
tesanüt:
dayanışma.
tesirat-ı hariciye:
dış tesirler.
teşci:
cesaretlendirme.
vahdet:
birlik.
vahid-i sahih:
birlik ve bera-
berlikteki sıhhat, sağlamlık.
vasıta:
aracı.
zaaf:
zayıflık.
ziyade:
çok, fazla.
H
ikem
-
i
B
ediiYe
| 614 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu vecize ilk matbu risaleden alınmıştır.
2.
Cemiyetteki tesanüt, durgun şeyleri harekete geçirmek için yaratılmış bir vasıtadır. Cema-
atteki karşılıklı haset ise, harekette olanları durdurmaya yarayan bir vasıtadır.