Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 608

kesifin timsalleri birer meyyit-i müteharriktir. Bir
ruh-i nuranînin kendi âyinelerinde olan timsalleri, bi-
rer hayy-ı murtabıttır; aynı olmasa da, gayrı da değil-
dir.
(Tulûat)
28.
Şems, hareket-i mihveriyesiyle silkinse, meyveleri
düşmez. silkinmezse, yemişleri olan seyyarat düşüp
dağılacaktır.
(İşaratü’l-İ’caz)
29.
nur-i fikir, ziya-i kalb ile ışıklanıp mezç olmazsa, zul-
mettir, zulüm fışkırır. gözün muzlim nehar-ı ebyazı,
muzîi
(HaşİYe)
leyle-i süveyda ile mezç olmazsa basar-
sız olduğu gibi, fikret-i beyzada süveyda-i kalb bulun-
mazsa, basiretsizdir.
(Münazarat)
30.
İlimde iz’an-ı kalb olmazsa cehildir. İltizam başka, iti-
kat başkadır.
(Münazarat)
31.
Batıl şeyleri iyice tasvir, safî zihinleri idlâldir.
(İşarat)
32.
Âlim-i mürşit koyun olmalı, kuş olmamalı. koyun
kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay verir.
(İşarat)
33.
Bir şeyin vücudu, bütün eczasının vücuduna vabeste-
dir; ademi ise, bir cüz’ünün ademiyle olduğundan, za-
yıf adam, iktidarını göstermek için tahrip taraftarı olu-
yor, müspet yerine menfice hareket ediyor.
(Münazarat)
34.
desatir-i hikmet, nevamis-i hükûmetle; kavanin-i
hak, revabıt-ı kuvvetle imtizaç etmezse, cumhur-i
avamda müsmir olamaz.
(Tulûat)
HaşİYe:
Meali: gözün gündüze benzeyen beyazı, gözün geceye benzeyen
siyahlığıyla beraber olmazsa, göz, göz olmaz.
adem:
yokluk.
âlim-i mürşit:
irşat eden âlim.
âyine:
ayna.
basiret:
kalb gözüyle görme; seziş,
kavrayış, feraset.
batıl:
boş ve manasız olan.
cehil:
bilgisizlik, cahillik.
cumhur-i avam:
basit halk çoğun-
luğu.
cüz:
parça.
desatir-i hikmet:
kâinattaki ve
yaratılıştaki İlâhî gayenin prensip
ve kaideleri.
ecza:
cüzler, parçalar.
fikret-i beyza:
nurlu, parlak fikir;
münevver fikir.
gayr:
başka, diğer.
hareket-i mihveriye:
belli bir ek-
sen etrafındaki düzenli hareket.
haşiye:
dipnot.
hayy-ı murtabıt:
aslı ile bağlantılı
olan canlı, hayata bağlı.
idlâl:
saptırma, azdırma.
iktidar:
güç yetme, kuvvet, yöne-
tim.
iltizam:
birinin tarafını tutma, ta-
raftarlık yapma, tarafgirlik.
imtizaç:
kaynaşma, katma.
itikat:
bağlanma, inanma.
iz’an-ı kalb:
kalb bağlılığı, kal-
bin itaatı.
kavanin-i hak:
hak ve hakika-
tin kanunları.
kay:
hazım olmamış besin,
kusmuk, kusma, istifrağ.
leyle-i süveyda:
gece karanlı-
ğı; göz bebeği.
meal:
anlam.
menfi:
olumsuz.
mezç:
katma, karıştırma.
muzî:
gözün beyaz kısmı, göz
akı.
muzlim:
karanlık.
müspet:
olumlu.
müsmir:
semere veren, mey-
ve veren, meyveli.
nehar-ı ebyaz:
bembeyaz
gündüz.
nevamis-i hükûmet:
hükü-
metin kanunları, yasaları.
nur-i fikir:
fikrin parlaklığı;
parlak fikir.
revabıt-ı kuvvet:
kuvvet bağ-
ları.
safî:
arınmış, temiz.
seyyarat:
gezegenler.
süveyda-i kalb:
mü'minler
için basiret ve anlayış mahalli
ve İlahi aşkın tecelli ettiği yer.
şems:
güneş.
tahrip:
yıkma, kırıp dökme.
tasvir:
canlandırarak anlatma,
şekillendirerek ifade etmek.
timsal:
aynadaki görüntü;
akis.
vabeste:
bağlı olma.
zayıf:
güçsüz, eksik, cılız.
ziya-i kalb:
gönül aydınlığı, ışı-
ğı.
zulmet:
karanlık.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
H
ikem
-
i
B
ediiYe
| 608 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,598,599,600,601,602,603,604,605,606,607 609,610,611,612,613,614,615,616,617,618,...790
Powered by FlippingBook