Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 613

• nokta-i istinadı, kuvvete bedel, haktır ki, şe’ni ada-
let ve tevazündür.
• Hedefi de, menfaat yerine fazilettir ki, şe’ni mu-
habbet ve tecazüptür.
• Cihetülvahdet de, unsuriyet ve milliyet yerine, ra-
bıta-i dini ve vatanî ve sınıfîdir ki, şe’ni samimî uhuv-
vet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız
tedafüdür.
• Hayatta, düstur-i cidal yerine düstur-i teavündür ki,
şe’ni ittihat ve tesanüttür.
• Heva yerine hüdadır ki, şe’ni insaniyeten terakki ve
ruhen tekâmüldür.
(Sünuhat)
• Mevcudiyetimizin hamîsi olan İslâmiyet’ten elini
gevşetme, dört elle sarıl. Yoksa mahvolursun.
(Sünuhat)
62.
Musibet-i amme, ekseriyetin hatasından terettüp
eder. Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukad-
dimesidir.
(Sünuhat)
63.
Şehit, kendini hayy bilir. Feda ettiği hayatı, sekera-
tı tatmadığından, gayr-i münkatı ve bâkî görüyor;
yalnız daha nezih olarak buluyor.
(Sünuhat)
64.
Adalet-i mahza-i kur’âniye, bir masumun hayatını
ve kanını, hatta umum beşer için de olsa heder et-
mez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı
adalette de birdir.
(Sünuhat)
Hodgâmlıkla, öyle insan olur ki, ihtirasına mâni her
şeyi, hatta elinden gelirse dünyayı harap ve nev-i be-
şeri mahvetmek ister.
(Sünuhat)
mukaddime:
bir isin veya bir ola-
yın başlangıcı.
musibet:
felâket, ansızın gelen be-
lâ, sıkıntı.
musibet-i amme:
herkesi etkile-
yen belâ, afet.
mükâfat:
ödül.
müsalemet:
barış ve huzur; her-
kesle barış içinde olma.
nazar-ı adalet:
adalet terazisi, ke-
fesi.
nazar-ı kudret:
kudret nazarı.
netice:
sonuç.
nev-i beşer:
insanlık, bütün insan-
lar.
nezih:
temiz, güzel.
nokta-i istinat:
dayanak noktası.
rabıta-i dini:
din bağı.
samimi:
içten, candan, gönülden.
sekerat:
ölmek üzere olan bir kişi-
nin kendinden geçmesi.
sınıfî:
sınıfla alâkalı, sınıfa ait.
şehit:
Allah’ın ve yüce dininin adı-
nı yüceltme uğrunda canını feda
ederek savaşta vurulup ölen Müs-
lüman.
şe’n:
iş, fiil.
tecavüz:
haddini aşma, söz ve ha-
rekette ileri gitme.
tecazüp:
birbirini cezbetme, çek-
me.
tekâmül:
ilerleme, olgunlaşma,
mükemmel olma.
terakki:
yükselme.
terettüp etmek:
gerekmek, icap
etmek, sonuç olarak ortaya çık-
mak.
tesanüt:
dayanışma.
tevazün:
denklik, denk olma.
uhuvvet:
kardeşlik.
umum:
bütün insanlar, bütün
halk.
unsuriyet:
ırkçılık.
vatanî:
vatanla ilgili, vatana ait.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilme-
si.
adalet-i mahza-i kur’âniye:
Kur’ân’ın tam adaleti.
bâkî:
sürekli ve kalıcı olan.
bedel:
değer, kıymet, karşılık.
beşer:
insan, insanlık.
düstur-i cidal:
çarpışma düs-
turu, sürekli çarpışma.
düstur-i teavün:
yardımlaş-
ma prensibi.
ekseriyet:
çokluk, çoğunluk.
fazilet:
değer; iman ve irfan
itibarıyla olan yüksek derece.
feda:
uğruna verme.
gayr-i münkad:
devamlı, ke-
sintisiz.
hak:
doğru, gerçek.
hamî:
koruyucu.
harap:
yıkık, viran.
hariç:
dışta bırakılmak üzere.
hayy:
diri, sağ, ölümsüz.
heder:
boşa gitme.
heva:
istek, arzu, nefse ait
olan şeylere düşkünlük, nefsin
zararlı ve günah alan arzuları.
hodgâm:
kendini düşünen.
hüda:
hidayet, doğru yolu
gösterme.
ihtiras:
aşırı hırs ve istek, tut-
ku.
insaniyet:
insanlık, bütün in-
sanlar.
ittihat:
birleşme, birlik.
mahv:
yok etme.
mâni:
engel olan.
masum:
kötülüğü olmayan,
suçsuz.
menfaat:
fayda.
mevcudiyet:
mevcut olma,
varlık.
milliyet:
bir milleti diğer mil-
letten ayıran hâllerin ve özel-
liklerin tamamı.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 613 |
H
akikaT
ç
ekirdekleri
1...,603,604,605,606,607,608,609,610,611,612 614,615,616,617,618,619,620,621,622,623,...790
Powered by FlippingBook