Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 412

Hem de, sâni-i zülcelâl cemî nekaisten münezzehtir.
zira, nevakıs mahiyet-i maddiyatın istidatsızlığından
neş’et eder. zat-ı zülcelâl maddiyattan mücerrettir, mü-
nezzehtir. Hem kâinatın mahiyat–ı mümkinesinden
neş’et eden evsaf ve levazımatından mukaddestir.
/
?p
Qƒo
¡o
X p
Is
óp
°ûp
d '
?Øn
à`r
NG p
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
S o
¬o
dn
Ón
L s
?n
L l
Ar
Àn
T /
¬p
?r
ãp
ªn
c ¢n
ùr
«n
d
n
Ön
én
à`r
MG p
øn
e n
¿Én
ër
Ño
°S /
?u
ó°p
V p
?n
ón
©p
d n
ôn
àn
à°r
SG p
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
S
(1)
/
¬p
Js
õp
©p
d p
ÜÉn
Ñ°r
Sn
’r
Ép
H
Sual:
Vahdetülvücudu nasıl görüyorsun?
Elcevap:
tevhidde istiğraktır ve nazara sığmayan bir
tevhid-i zevkîdir. esasen, tevhid-i rububiyet ve tevhid-i
ulûhiyetten sonra tevhidde zevken şiddet-i istiğrak, vah-
det-i kudret, yani
(2)
*G s
’p
G p
¿r
ƒn
µ`r
dG p
n
ô u
KnD
ƒo
e n
, sonra vah-
det-i idare, sonra vahdetüşşuhut, sonra vahdetülvücut,
sonra yalnız bir vücudu, sonra yalnız bir mevcudu görün-
ceye müncer oluyor.
Muhakkikîn-i sofiyenin müteşabihat hükmünde olan
şatahatıyla istidlâl edilmez.
daire-i esbabı yırtıp çıkmayan ve tesirinden kurtulma-
yan bir ruh, vahdetülvücuttan dem vursa, haddini te-
cavüz eder. dem vuranlar, Vacibü’l-Vücud’a o kadar
hasr-ı nazar etmişlerdir ki, mümkinattan tecerrüt ederek,
yalnız bir vücudu, belki bir mevcudu görmüşler.
cemî:
cümle, hep, bütün.
daire-i esbap:
sebepler dairesi, se-
bep ve kanunların bulundu€u yer
olan maddî âlem, fiillerin, işlerin,
oluşların sebeplere ba€landı€ı
âlem.
evsaf:
nitelikler, özellikler.
hasr-ı nazar:
bakışı bir tarafa ve-
ya noktaya dikme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istidlâl:
delil getirmek, bir delile
dayanarak netice çıkarmak.
isti€rak:
kulun kalbini dünya ile
ilgili şeylerden arındırıp Allah’a
ba€lanması ve nihayet derecede,
kendini bilmeyecek şekilde İlâhî
aşk ve vecd dalgınlı€ı içinde bu-
lunması.
levazımat:
lüzumlu maddeler, ih-
tiyaç maddeleri.
mahiyat-ı mümkine:
imkân da-
iresinde oluş karakteri, mahiyeti;
varlık ve yoklu€u eşit olup ancak
bir tercih ile vücut bulanların ma-
hiyeti.
mahiyet-i maddiyat:
maddeden
oluş karakteri, mahiyeti; madde-
lik özelli€i.
mücerret:
soyutlanmış olan, cisim
hâlinde bulunmayan.
muhakkikîn-i sofiye:
tasavvufla
u€raşan hakikati araştıran âlimler.
mümkinat:
yaratılanlar, mümkün
olanlar, imkân dâhilindekiler.
müncer:
varıp sona eren, netice-
lenen.
münezzeh:
arınmış, uzak olan.
müteşabihat:
zahirî ifadesinin dı-
şında anlam taşıyan teşbihli ifade.
nazar:
bakış; düşünce, fikir.
nekais:
eksiklikler, noksanlıklar;
eksikler, noksanlar.
neş’et:
meydana gelme, oluşma.
nevakıs:
noksanlar, eksikler.
sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve her şeyi sanatla yaratan
Allah.
şatahat:
kendinden geçmiş bir va-
ziyette söylenen dengesiz sözler.
şiddet-i isti€rak:
İlâhî aşkta iyice
dalıp kendinden geçiş şiddeti.
tecerrüt:
soyunma, soyutlanma.
tevhid:
Allah’ın bir oldu€una inan-
ma, birleme.
tevhid-i rububiyet:
Cenab-ı Hak-
kın kâinatın terbiye, tedbir ve ida-
resinde bir oldu€unu, yardımcı ve-
ya orta€ının bulunmadı€ını kabul
etme.
tevhid-i ulûhiyet:
İlâhın bir olu-
şu; Allah’ın bir oldu€unu kabul et-
me.
tevhid-i zevkî:
tasavvufta doruk
noktadaki manevî haz ve lezzetle
ulaşılan birleme, tevhid.
Vacibü’l-Vücud:
varlı€ı zarurî
ve zatî olan; varlı€ı başkasının
varlı€ına ba€lı de€il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vahdet-i idare:
yönetimin,
sevk ve idarenin birli€i.
vahdet-i kudret:
kudret ve
gücün birli€i.
vahdetülvücut:
varlı€ın bir ve
tek oldu€u düşüncesi, varlık-
ları bir bilme düşüncesi; varlı-
€ın tek oldu€unu, her şeyin bir
olan Allah’ın de€işik görünüş-
leri oldu€u inancına dayanan
tasavvufî görüş.
vahdetüşşuhut:
kulun her şe-
yi bir olarak görmesi, görülen
şeylerin tek varlık hâlinde gö-
rülmesi, İlâhî tecellilerin belir-
mesi anında Allah’tan başka
bir şeyin görülmemesi hâli.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haşmet sahibi olan zat,
Allah.
zevken:
zevk olarak.
n
okTa
| 412 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Onun benzeri yoktur. Şânı yücedir. Şiddet-i zuhurundan gizlenen O zatı kusurlardan tenzih
ederiz. Zıddı olmadığından, görünmeyen O şanı yüceyi noksanlıklardan tenzih ederiz. İzze-
tinden dolayı sebepler ile perdelenen O Kudret Sahibini eksikliklerden tenzih ederiz.
2.
Kâinatta, Allah’tan başka gerçek müessir yoktur.
1...,402,403,404,405,406,407,408,409,410,411 413,414,415,416,417,418,419,420,421,422,...790
Powered by FlippingBook