Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 409

ilâahir; esbap bu cihette vardır. İzhar-ı azamet ve izzet-i
kudret öyle ister.
ikinci cihet
melekûtiyet cihetidir –âyinenin şeffaf vec-
hi gibi–. Şu cihet, her şeyde güzeldir. Şu cihette esbabın
tesiri yoktur. Vahdet öyle ister. Hatta hayat ve ruh ve nur
ve vücut, iki vecihleri şeffaf ve güzel olduğundan, mülken
ve melekûten vasıtasız dest-i kudretten çıkıyorlar.
dördÜnCÜ BÜrHan
Vicdan-ı beşer denilen fıtrat-ı zîşuurdur.
Şu bürhanda
dört nükteyi nazar-ı dikkate al.
Birincisi:
Fıtrat yalan söylemez.
Meselâ, bir çekirdekteki meyelân-ı nümüv der ki:
“sümbülleneceğim, meyve vereceğim.” doğru söyler.
Meselâ, yumurtada bir meyelân-ı hayat var, der: “piliç
olacağım.” Biiznillâh olur, doğru söyler. Meselâ, bir avuç
su, incimat ile meyelân-ı inbisatı der: “Fazla yer tutaca-
ğım.” Metin demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğ-
ruluğu demiri parçalar.
İşte şu meyelânlar irade-i İlâhiyeden gelen evamir-i
tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir.
İkincisi:
Beşerin, havâssü’l-hams-i zahire ve bâtınadan
başka, âlem-i gayba karşı açılan pek çok pencereler var,
gayr-i meş’ur pek çok hisleri var. Hiss-i sâmia, bâsıra,
zaika olduğu gibi; bir hiss-i sadise-i sadıka olan saika
yapabilme gücü, kudreti.
izhar-ı azamet:
büyüklük göster-
me; büyüklü€ün bilinmesini iste-
me.
izzet-i kudret:
kudretin izzeti, şe-
refi.
melekûten:
içten, dâhilen.
melekûtiyet:
her şeyin do€rudan
Allah’ın ilim, hikmet ve kudretine
bakan, sebeplerin müdahale ede-
medi€i aslı, esası, iç yüzü.
meselâ:
örne€in.
metin:
sa€lam ve dayanıklı.
meyelân:
meyletme, bir tarafa
e€ilme.
meyelân-ı hayat:
hayat bulma
meyli, hayat arzusu, kabiliyeti.
meyelân-ı inbisat:
genişleme
meyli, e€ilimi.
meyelân-ı nümüv:
yenilenme,
büyüme, yetişme, gelişme meyli,
e€ilimi.
mülken:
dıştan, haricen.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
nükte:
ince manalı, düşündürücü
söz.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
ruh:
dirilik kayna€ı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
saika:
sevk eden, sürükleyen, se-
bep olan.
şeffaf:
saydam.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tesir:
etki.
vahdet:
birlik ve teklik.
vasıta:
aracı.
vecih:
cihet, yön.
vicdan-ı beşer:
insan vicdanı.
vücut:
var olma, varlık.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varlı€ı kesin
olan ve mahiyeti Allah tara-
fından bilinen başka dünyalar.
âyine:
ayna.
beşer:
insan, insanlık.
biiznillah:
Allah’ın izni ile.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli, görüntü.
dest-i kudret:
Allah’ın ezelî
gücünün eli.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
evamir-i tekviniye:
yaratma
içeren emirler, varlı€ın yaratı-
lışıyla ilgili işler.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç,
huy.
fıtrat-ı zîşuur:
bilinç sahibi
olarak yaratılmış olan.
gayr-i meş’ur:
bilinmeyen, bi-
lincine varılmayan.
havâssü’l-hams-i bâtın:
gö-
rünmeyen beş temel duygu:
akıl, hayal, hafıza, vehim (zan)
ve mutasarrıfa (kullanma, sa-
hiplenme arzusu).
havassü’l-hams-i zahire:
gö-
rünen beş temel duygu: gör-
me, duyma, tatma, koklama
ve dokunma.
hiss-i bâsıra:
görme hissi, du-
yusu.
hiss-i sadise-i sadıka:
do€ru
olan altıncı his.
hiss-i sâmia:
işitme hissi, du-
yusu.
hiss-i zaika:
tat alma hissi, du-
yusu.
ilâahir:
sona kadar, sonuna
kadar.
incimat:
donma, buz hâline
girme.
irade-i ilâhiye:
Allah’ın irade-
si, Cenab-ı Hakkın diledi€ini
Eski said dönEmi EsErlEri
| 409 |
n
okTa
1...,399,400,401,402,403,404,405,406,407,408 410,411,412,413,414,415,416,417,418,419,...790
Powered by FlippingBook