evet, her şeyi hikmet ve intizam ile işleyen bir sâni-i
Hakîm’e itikat etmezse ve alelamyâ kör tesadüflere ha-
vale ederse ve o beliyyata karşı elindeki kudretin adem-i
kifayetini düşünse, ister istemez tevahhuş, dehşet, telâş,
havftan mürekkep bir hâlet-i cehennemnümun ve ciğer-
şikâfa düşecektir. o ise, eşref ve ahsen-i mahlûkat olan
ruh-i insaniyetin her şeyden ziyade perişan olduğunu is-
tilzam eder. o ise, intizam-ı kâmil-i kâinattaki nizam-ı
ekmele zıt oluyor. Şu nokta-i istimdat ve nokta-i istinat
ile bu derece nizam-ı âlemde hükümfermalık, hakikat-i
nefsülemriyenin hassa-i münhasırası olduğu için, her vic-
danda iki pencere olan şu iki noktadan, sâni-i zülcelâl,
marifetini kalb-i beşere daima tecelli ettiriyor. Akıl, gözü-
nü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır.
sâni-i zülcelâl bu dört bürhan-ı azîmin kat’î şahadetle-
riyle Vacibü’l-Vücud, ezelî, Vahid, ehad, Ferd, samed,
Alîm, kadîr, Mürîd, semî, Basîr, Mütekellim, Hayy,
kayyum olduğu gibi, bütün evsaf-ı celâliye ve cemaliye
ile muttasıftır. zira mukarrerdir ki, masnudaki feyz-i ke-
mal sâniin zıll-i tecellisinden muktebestir.
demek, kâinatta ne kadar hüsün, cemal, kemal varsa,
umumundan lâyühad derecede yüksek tabakada evsaf-ı
cemaliye ve kemaliye ile sâni-i zülcelâl muttasıftır. zira
ihsan servetin, icat vücudun, icap vücubun, tahsin hüs-
nün, tenvir nurun fer’i ve delili olduğu gibi; bütün kâinat-
taki bütün kemal ve cemal, sâni-i zülcelâl’in kemal ve
cemaline bir zıll-i zalildir ve bürhanıdır.
kadîr:
kudret sahibi olan ve her
şeye gücü yeten Allah.
kalb-i beşer:
insan kalbi.
kayyum:
varlı€ı ve dirili€i her an
için olup gökleri ve yerleri her an
için tutan, daimî her şeye her hu-
susta iktidarı olan Allah.
lâyühad:
sınırsız.
marifet:
bilme, derin bilgi.
masnu:
sanatlı yapılmış olan.
mukarrer:
kararlaştırılmış, kararı
verilmiş.
muktebes:
alıntı yapılmış.
mürekkep:
terkip edilmiş; bileşik.
mürit:
irade eden, emreden, bu-
yuran Allah.
mütekellim:
gerçek söz söyleyen
Allah.
muttasıf:
sıfatlanan.
nizam-ı âlem:
Cenab-ı Hakkın kâ-
inata koymuş oldu€u düzen, dün-
ya düzeni.
nizam-ı ekmel:
en kusursuz, en
mükemmel düzen, kanun.
nokta-i istimdat:
yardım ve me-
det isteme noktası.
nokta-i istinat:
dayanak noktası,
güvenme ve itimat noktası.
ruh-i insaniyet:
insanlı€ın özü,
esası, mayası.
samed:
Cenab-ı Hakkın ‘her şey
kendisine muhtaç oldu€u hâlde,
Kendisi hiç bir şeye muhtaç olma-
yan’ manasındaki ismi.
sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi olan,
her şeyi sanatla ve hikmetle ya-
ratan Allah.
sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve her şeyi sanatla yaratan
Allah.
semi:
gizli ve açık her şeyi işiten
Cenab-ı Hak.
tahsin:
be€enme, güzel bulma.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
tesadüf:
rastlantı, bir şeyin ken-
dili€inden meydana gelmesi.
tevahhuş:
korkulu bir şekilde
emin olmayarak bakma.
umur:
işler.
Vacibü’l-Vücud:
varlı€ı zarurî ve
zatî olan; varlı€ı başkasının varlı-
€ına ba€lı de€il, kendinden olup
ezelî ve ebedî olan Allah.
Vahit:
zatında ve sıfatlarında tek
ve yegâne olan.
vücup:
şart oluş, zorunluluk, ge-
reklilik.
zıll-i tecelli:
tecelli gölgesi; görün-
tünün izdüşümü.
zıll-i zalil:
koyu gölge.
adem-i kifayet:
kâfi gelme-
me, yetersizlik.
ahsen-i mahlûkat:
yaratıkla-
rın en güzeli.
alelamyâ:
körü körüne, sorup
soruşturmadan.
alîm:
her şeyi hakkıyla bilen
Allah.
Basîr:
her şeyi görüp bilen,
tam, eksiksiz ve kusursuz gö-
ren Allah.
beliyyat:
belâlar, felâketler.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
bürhan-ı azîm:
büyük delil.
cemal:
güzellik.
ci€erşikâf:
ci€er parçalayan,
çok acı veren.
Ehad:
zatı tek olan Allah.
eşref:
en şerefli, daha şerefli.
evsaf-ı celâliye ve cemaliye:
büyüklük ve güzellik vasıfları.
evsaf-ı cemaliye ve kemali-
ye:
olgunluk ve güzellik vasıf-
ları.
ezelî:
öncesiz, başlangıçsız.
Ferd:
tek ve yekta olan Allah.
fer’î:
şube, dal.
feyz-i kemal:
olgunlu€un, mü-
kemmelli€in çoklu€u.
hakikat-i nefsülemriye:
asıl
ve esas olandaki gerçek.
hâlet-i cehennemnümun:
ce-
hennem gibi çok azap verici
hâl.
hassa-i münhasıra:
yalnızca
birine ait olan özellik.
havf:
korku, korkma.
Hayy:
gerçek hayat sahibi Al-
lah.
hükümferma:
hüküm süren.
hüsün:
güzellik.
intizam-ı kâmil-i kâinat:
kâi-
nattaki mükemmel düzen, sis-
tem.
istilzam:
gerektirme.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 411 |
n
okTa